Page 32 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 32

32  - Hasan Sami Bolak                                                                                                                                 Hacıkılıç Mahallesi - 33

                       Önceki  isminin  Hacıkılıç  Caddesi olduğunu  sonradan
               öğrendiğim, Hacıkılıç Camii önündeki İstasyon Caddesi’nde, 1950
               ortalarına  kadar  takriben  15x25  cm  ebadında,  12  -15  cm  yüksek-
               liğinde,  siyaha  yakın  renkli  parke  taşı  döşeli  idi..  O  zamanlar
               Kayseri’de o kadar az araba vardı ki; biz çocuklar, belki acemilikten,
               belki de hava atmak için çok yavaş giden o arabaları seyrederdik.


                       O  seyir günlerinin  birinde,  yeni  alınmış  siyah  bir  araba
               oldukça  yavaş  seyrederken  benden  dört-beş  yaş  büyük  16-17
               yaşlarında biri, sahibine laf attı.. Araba durdu, sahibi indi ve laf atan
               genci omuzlarından tutarak sarsıp, kızgın olduğu anlaşılan sesle ona
               bir şeyler söyledi. Sonra da arabasına binip, aynı yavaş hızla Sümer
               Bez Fabrikası’na doğru sürerek, “hava atmaya” devam etti.. Bir süre
               sonra geri dönen araba sürücüsüne aynı genç yine laf attı ve kaçmaya
               çalıştıysa da, araba sahibi ani fren yaptı ve laf atan genci yakalayıp                                   İstasyon Cad. Hacıkılıç Camii karşısındaki
               hafif yollu tartakladıktan sonra arabasına bindi..                                                       İki cepheli ve çift musluklu
                                                                                                                        çesmenin  bulunduğu  köşe
                       Bu kez dayağı yiyen genç hızla oradan kaçarken ana avrat                                                                                  28.04. 2010 - M. Nevin Bolak
               küfürler savuruyordu.. İşte o, siyah parke taşların döşeli bulunduğu,
               biz  çocukların; modellerine, renklerine bakmak için araba  geçmesi-                                         İstasyon  Caddesi üzerinde,  Hacıkılıç  Camii  karşısı  ve
               ni  beklediğimiz  İstayon  Caddesi’ne  bir gün  “asfalt”  isimli  bir                                 Enstitü  Caddesi’nin  başlangıç  köşesinde  bulunun “Önem”
               malzeme  dökmeye başladılar..                                                                         Pastanesi’nin bulunduğu yerde bir zamanlar , 2 -3 musluklu avgun-
                                                                                                                     çeşme vardı.
                        Bilekleri  mühürlü “Hükümlüler”in  de  çalıştırıldıklarını                                          Tıpkı Baruthane Sokağı’nda, bizim evin köşesinde bulunan
               öğrendiğimiz bu asfaltlama işinde; varillerde eritilen ziftler  küçük                                 çeşme gibi bu çeşmenin de ön yüzeyi çini kaplı  idi. Resimde yan
               çakıl  taşlarıyla  karıştırılıyor  ve  hazırlanan  malzeme  de  küreklerle                            köşede bulunan kiremit renkli bina da o zamanın Kız Enstitüsü’nün
               taşların  üzerine seriliyordu.                                                                        idare merkezi idi.

                                                                                                                            Çeşmenin  yüzeyindeki  çiniler  üzerindeki  desenler, Kız
                       Çocukluk bu ya, içimden: “Hele bir asfaltlama bitsin de ben                                   Enstitüsü öğrencilerinin el işlemeleri için örnek alınacak  motifleri
               de,  üzerinde  oturulacak  kadar  bir  parçayı  kesip  bağa  götüreyim,                               oluşturuyorlardı.
               çiçekliğimizin baş kısmına yerleştireyim.. Üzerine, kuyudan su çek-                                          Kız  Enstitüsü’nde öğretim yılı  sonunda öğrencilerin  el
               tiğimiz  “aşırma”yı(*) koyarız  anasını  satayım,  diye  düşündüğümü                                  işlerinin Kayseri halkının beğenisine sunulduğu sergi açılırdı.
               bugün  hatırladıkça   gülmeden  edemiyorum. Oysa o günlerde beni                                      Sergilenen el işlerinin hırpalanmasını önlemek için erkek çocukları
               mahalle halkı; akıllı-uslu bir çocuk olarak tanırlardı!                                               içeri alınmazlardı. Büyükannem bir gün beni elimden tutarak, kapı-
                                                                                                                     daki görevliye binbir ricada bulunup, sergiye götürmeyi başarmıştı.
               (*) Bakır veya kenarı sac, altı tahtadan yapılmış bir tür su kovası.
                                                                                                                     Sergide  bulunan  ve kız öğrencilerin  büyük  emek  sarfettikleri
                                                                                                                     “İşlemeler”,  nedense beni hiç etkilememişti..























     PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com
   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37