Page 82 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 82
82 - Hasan Sami Bolak Hacıkılıç Mahallesi - 83
Tatarcalanmak, meraktan dolayı dikkati başka yere yönlendirilen, biraz da telkinle
acısı hafifleyen çocuk, biraz sonra normale döner veya telkinin
un tütünmek, etkisiyle öyle görünürdü..
kurşun döktürmek Un tütünmek
“Hacıkılıç Mahallesi, Baruthane Sok. Nu.14 - Kayseri”
adresi, evlendikten sonra gerek kiracı, gerekse ev sahibi olarak otur- Un tütütmek, tütünmek konusuna gelince: Benim şu satırları
duğum-ki bugün sayıları 7 ediyor- evlerin içerisinde, yaşanılan yazdığım günlerde büyük kızım (ki oldukça pozitif düşünceli biri-
hayat, hatıralar, bazı “ilk”ler bakımından en önde gelenidir.. Zaman sidir) geçenlerde annesine:
ne kadar geçerse geçsin bu evdeki hatıralarım hiç eskimez, unutul- -Bana nefes değiyor, un tütütsene demiş, annesi de (soğan-
maz, gelişir ve benim için hep birer ibret alınacak örnekler olarak sarımsak kabuğu da ilave ederek) tavaya un koymuş, onu ocakta
canlılığını korur.. kavurmaya başlamış ve evin ahalisine koklatıyordu ki, ben de o
Meselâ, zaman zaman televizyonlarda gördüğümüz, kurşun akşam vakti üzerlerine geldim ve hanım bana:
- Gel ha gel, iyi geldin, sana da un tüteyim, dedi ve ben de
dökme-döktürme olayları bizim evde çok yaşanmıştır.. “Kurşun gülümseyerek:
Dökme” olayı; eski bir tavada eritilen kurşunun, muhtemel bir kaza- - Çok iyi olur hanım, son zamanlarda galiba benim de kel
yı önlemek için başına sofra bezi veya başka bir büyük örtü örtülmüş başımdaki saçlarıma nazar değiyor, dedim ve gülüşerek ailece un
hastanın tepesine, içi su dolu büyük bir tas tutulup, “casss” diye o tütündük!
tasa dökülmesidir. Suda soğuyan kurşun oldukça garip bir şekil alır
ve evin büyüğü tarafından bu “şekil” yorumlanır. Sonra da dökülen
bu kurşunun hastalığa şifa olması dileği ile dua edilirdi.
İbibikler ötmeden
köfter yenmez
Tatarcalanmak
Hacıkılıç Mahallesindeki iki katlı “yonulu” evimizin üst katı
“Tatarcalanmak” konusu ise daha da enteresan.. Diyelim ki, babamın yaptığı cam sandığı bölmesi ile, iki oda idi.. Alt katta ise
yediğiniz içtiğiniz bir şeyden veya üşütmekten dolayı karnınız mutfakla birlikte; iki gözlü (2 bölmeli) ambar, turşu ve pekmez küp-
ağrıyor veya “böğrünüze” sancı girdi.. leri ile pü(r)çüklü(siyah havuç), soğan ve patates çuvallarının konul-
Öyle durumlarda ananız, büyükananız, halanız... Yuvarlak duğu yerler vardı.. Ayrıca, bağdan getirilen, odun, çilpi ve gilama-
ekmek tahtasını ayakları üzerine dayanıp düşmeyecek şekilde dik da(budama sonrası kuruyup, yakacak haline gelmiş üzüm çubuğu)
olarak sofanın, odanın ortasına koyar.. Sizi tahtanın arkasına oturtur gibi yakacaklar da ocağın yanına istif edilirdi.
ve başınızı da, tıpkı kurşun dökme olayındaki gibi bir örtü ile örter.. Takriben 2-3 metre küplük ambarın büyük gözüne çuvallardan
Sonra da eline aldığı oklavayı havada sallarken, orada hazır bulu- boşaltılmış ekmeklik ve aşmakarnalık (çorba-makarna v.s.) un; diğer
nanlardan biri: Hu komşu... nerden gelip, nereye gidiyorsun? diye küçük gözünde ise kaysı, üzüm, erik ve dut kurusu ile; babannemizin
sorar. Oklavayı sallayan da: izni ile bahar başlangıcında ibibikler öttüğü zaman yenilmeye
-Tatar evine gidiyorum, der. başlanılan üzüm ve dut pestili ve üzüm köfteri saklanırdı.
-Tatarevinde ne yapacaksın? Köfteri o kadar çok severdim ki, canım çok çekince ibibiklerin
-Bir çocuk tatarcalanmış da onu kovacağım.. ötmesini falan beklemeden, babannemden habersiz olarak zaman
der elindeki oklavayı dik olarak ekmek tahtasına zınk diye vurur. zaman ambardan köfter aşırırdım.
Bunu bir kaç (galiba üç) kere tekrarlar ve böylelikle de, biraz
PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com