Page 9 - İbrahim Tennuri
P. 9

Önsöz








               Hamd; Âlemlerin Rabbı olan Allaha (c.c) mahsustur. Salât ve selâm; rehberimiz
            Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v),âline, ashâbına, etbâ‘ına olsun.
               Allah aşkı ile gönlü alev alev yanan, yanma hâlini etrafındaki insanlara hissettiren,
            bu duygularla Allah sevgisini hâli ve kalemi ile anlatmaya çalışan, bir hâl ehlini tanımış
            olmak ve bunu tanıtmaya vesile olmak Cenâb-ı Hakkın bir lütfudur.
               Yıllarca içimde sakladığım, İbrahim Tennuri ile tanışmamı bu önsözde anlatmaya
            karar verdim aslında bunu hiç kimsenin bilmemesini istiyordum. Fakat içimdeki
            duygunun etkisi ile anlatmaya karar verdim anlatacağım bu olay, tamamen beni ilgi-
            lendirdiği için başkasının inanıp veya inanmamasında bir zarar yoktur.

               1993 yılında Doktora çalışmamda ders dönemimi bitirmiş, tez konusu seçecek
            idim. Hocalarım ile yaptığım istişare sonucu İbrahim Tennuri üzerine çalışmaya karar
            verdim. O gün tez konusunu alabilmem için Eski Türk Edebiyatı dersini geçmem gereki-
            yordu. Ders hocası kağıdımın kötü olduğunu ve dersten kalabileceğimi belirtmişti. Aynı
            günün akşamı o günkü Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı olan merhum
            Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre “Çay ve Çernobil” konulu bir konferans verecekti.
            Akşam konferansa gittim. Hocanın konuşmaları çok hoşuma gitti. Konferans bitince
            kendisi ile tanışmak istedim fakat bir türlü ortam olmadı. Kültür Merkezinden dışarı
            çıktım. Baktım ki merhum Hoca Efendi birileri ile sohbet ediyor. Kulak misafiri oldum.
            Sohbet arabaşı yemeği ile ilgili idi. Hemen söze karışarak Yozgat’ta kendisine arabaşı
            yaptırabileceğimi söyledim. Teşekkür etti. Oradan ayrıldık. Ben Kayseri’ye geldiğim
            zaman Öğretmen Evinde kalırdım. Yatmak için öğretmen evine döndüm. Bir de ne
            göreyim Hoca Efendi de tam karşımda. Aynı asansöre bindik. Kendisine hangi odada
            kaldığını ve bir isteğinin olup olmadığını sordum. Teşekkür etti. Ayrıldık ama ben
            kendisi ile sohbet etmek istiyordum. Haddimi aşarak tekrar odasına gittim. Tekrar
            bir isteğinin olup olmadığını sordum. “Bana bir çay yaptırırsan memnun olurum
            dedi.” Aşağı kata indim fakat çay ocağı kapalı. Hemen gece bekçisini buldum. Çay
            istedim. Yok dedi. Kendisine dedim ki “kendi çay demliğinle çay yap ne kadar istersen
            vereceğim” dedim. Çayı demlettim. Çayla beraber odaya geldim. Çay içme esnasında
            ne yaptığımı sordu. Ben de ders durumla ilgili olayı anlattım. Bana dedi ki “bana bak
            bu sabah namazından sonra İbrahim Tennuri Camiine git. Hoca efendinin kabrini
            ziyaret et ve deki “Abdulgani’nin selamı var eğer tek dersimi de geçersem senin Gül-


                                                                                     ix
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14