Page 445 - kayseri_turkuleri
P. 445

Dr. Erol AKSOY/Dr. Erhan ÇAPRAZ


                                                     SÖZLÜK





               -A-                             Çic/Çec: Savrularak samandan ayrıl-  lemeli yelek.
               Abula: Abla.                    mış tahıl yığını.              Fero: Çuhadan yapılan kat kat kadın
               Adû: Düşman.                                                   giysisi.
               Ağ: Ak.                         -D-                            Filfili: İnce.
               Ağlemek: Eylemek.               Dabaka/Tabaka: Cepte taşınan tü-  Firez: Ekin, biçilmiş tarlada kalan ta-
               Ağyâr: Yabancı, düşman.         tün veya sigara kutusu.        hıl kökleri, anız.
               Ah u zâr: Yanıp yakılma.        Dadanmak: Bir şeyi alışkanlıkla sık   Firgatli: Ayrılık acısıyla üzüntülü.
               Akren: Akran.                   sık yapmak.                    Firkatlanmak: Daralmak.
               Alabostan: Arabistan.           Danemek: Bakmak, seyretmek.    Fistan: Elbise.
               Amma olmuş: İyi, güzel olmuş; oh   Darsayak: Kayseri’ye bağlı Kayabağ
               olsun anlamında.                köyünün eski adı.              -G-
               Arıştak/Arıstak: Tavan.         Değirmi:  Eni boyuna eşit olan ku-  Gabardaş: Arkadaş.
               Asma: Dalları çardak üzerine yayılan   maş.                    Gamga: Odun parçası.
               bir tür üzüm.                   Denk:  1.  Yük hayvanlarının sağ ve   Gatıran: Katran.
               Aşlama: Yeni dikilmiş fidan.    soluna konulan iki yük parçasından   Gazel: Sonbaharda kuruyup dökülen
               Aşlamak: Ağacı aşılamak.        her biri. 2. Deste.            ağaç yaprağı.
               Ayrık kökü: Ayrık otunun kökü.  Derevenk:  Kayseri’de  Talas  ilçesiy-  Gerdan: Boyun.
                                               le Tavlusun köyü arasındaki uzunca   Gırcı: Ufak ve sert taneli kar.
               -B-                             vadi.                          Godalak: Ahenkli, uyumlu.
               Bahla: Bakla.                   Dezze: Teyze.                  Gol atmak: Kol atmak, uzamak.
               Bakraç: Çoğunlukla bakırdan yapı-  Dirgen:  Genellikle harmanda sap-  Golan: Binek hayvanlarının semerini
               lan küçük kova.                 ları yaymaya yarayan demirden veya   veya eyerini bağlamak için hayvanın
               Bazlama:  Sacda pişirilmiş yuvarlak   ağaçtan yapılan çatallı bir tarım aracı.    göğsünden geçirilip sıkılan enli ip.
               ekmek.                          Doygun: Bir kuş türü.          Goyak: Dağ yamaçlarında, çukurda
               Belik: Saç örgüsü.              Dülbent: Tülbent.              kalan düzlükler, koyak.
               Bergüzar: Hediye, armağan.                                     Gö: Mavi.
               Bezilemek:  Hamuru parça parça   -E-                           Gödük: Kısa boylu, küçük, güdük.
               bölüp yuvarlak hâle getirmek.   Ediraf: Etraf.                 Göğ: Yeşil.
               Bezirgân: Tüccar.               Efil efil: Hafif, kesintili ve yavaş bir   Gönenmek: Mutlu, mesut olmak.
               Bezirhan:  Beziryağının çıkartıldığı   biçimde dalgalanmak.    Güvermek: Yeşermek.
               han.                            Efilemek: Çırpınmak.
               Bıldır: Geçen yıl.              Eğrişmek: Oyalanmak.           -H-
               Bızdık: Küçük çocuk.            Ekmani: Ekmeğini.              Halvet: Issız ve kapalı yer.
               Bozulamak: Acı, iniltili, kuvvetli ses   Elcek/Elçek: Gelinin kına yakılma-  Hara: Üzerinde dalgalı çizgiler bulu-
               çıkarmak, haykırmak, ağlamak.   sından sonra giydiği kumaştan yapıl-  nan kumaş.
               Bö’n: Bugün.                    mış bir eldiven türü.          Harar: Büyük çuval.
               Böğür:  Vücudun kaburga ile kalça   Emmi: Amca.                Hare: Ateş çemberi.
               arasındaki bölümü.              Enfiye: Kurutulmuş tütünden yapı-  Havlı: Avlu.
               Bulut: Bir üzüm çeşidi.         lan ve buruna çekilen keyif verici toz.  Havut: Deve semeri.
                                               Engür: Üzüm.                   Hay vali, heyl’olur: Ne olur.
               -C,Ç-                           Entari: Genellikle tek parçalı kadın   Hayat: Sofa, avlu.
               Cevlan etmek: Dolaşmak.         giysisi.                       Hayva: Ayva.
               Ceyran: Ceylan.                 Erciyaş: Erciyes.              Hazne: Hazine.
               Cılbır: Yulara takılan ip veya zincir.   Esvap/Esbap: Giysi.   Hırızma: Hızma.
               Çaman: Çemen.                   Everek: Kayseri’nin Develi ilçesinin   Holek: Tarla ve bostanlarda çalı çır-
               Çarhacı: 1. Osmanlı ordusunun ön-  eski adı.                   pıdan yapılan kulübe.
               cülüğünü yapan seçkin süvari gücü.   Eykerü: Aykırı.           Hoza: Kakül.
               2. Güreş kızıştıran, yöneten.                                  Hûb: Güzel.
               Çeşm: Göz.                      -F-                            Iğralanmak/Irgalanmak: Bir o
               Çığışdamak: Parıldamak.         Ferişte: Melek.                yana, bir bu yana sallanmak.
               Çıkrık: Yün eğirme aleti.       Fermen: Kadınların giydiği üzeri iş-
                                                                                                       445
   440   441   442   443   444   445   446   447   448   449   450