Page 446 - kayseri_turkuleri
P. 446
KAYSERİ TÜRKÜLERİ VE OYUN HAVALARI
-I,İ- Mazı: Küçük boylu bir çeşit ağaç. Tecelli: Alın yazısı, kader.
İbrişim: İpek mendil. Meftun: Tutkun, vurgun. Terki: Atın eyerine takılan küçük
İdara/İdare: Haznesine konulan Mencilis: Toplantı, topluluk, meclis. heybe.
beziryağının yanmasıyla ışık veren Menend: Benzer.
bir çeşit lamba. Merduvan: Merdiven. -U-
İkrar: Açıkça söyleme, bildirme, be- Mes: Deriden yapılan ince patik. Ula mula: Kıvrıla kıvrıla.
nimseme, kabul. Meyil: Eğilim, temayül. Urgan: Keten, kenevir, pamuk gibi
İlenger/Lenger: Yayvan ve kenarla- Meyter: Mehter. maddelerden yapılan ince halat.
rı geniş, büyük bakır kap. Mıh: Çivi. Urgun: Vurgun.
İlmek: Halı dokurken atılan düğüm. Mihman: Misafir. Üğrünmek: Salınmak.
İnkinik: Engin. Model/Modül: Halının dokuma şe-
İnne: İğne. ması. -Y-
Mürd/Urd: 1. Ölü 2. Hayvan ölüsü Yaba: Harman savurmakta kullanı-
-K- 3. Çok durgun, hareketsiz. lan çatal biçiminde tahtadan tarım
Kadem: Adım. aracı.
Kama: Ucu sivri, iki ağzı da keskin, -N- Yare: Yara.
uzun bıçak. Nişan: İz, işaret. Yasdı: Yassı.
Kekil: Kâkül. Yaşmak: Başla birlikte yüzü, ağzı ka-
Kelli: Artık, sonra. -Ö- patan örtü.
Kemlik: Kötülük. Önge: Elli dirhem (eski bir ağırlık Yazı: Kır, ova.
Kepenek: Bir balık türü. ölçüsü). Yen: Giysinin kol bölümü.
Kergef: Üzerine kumaş gerilerek na- Yiğirmi: Yirmi.
kış işlemeye yarayan çoğu dikdörtgen -P-
biçiminde olan çerçeve, gergef. Perçem: Kâkül. -Z-
Kermir: Kayseri’nin Melikgazi ilçe- Potin: Bot türü ayakkabı. Zağar: Bir cins çoban köpeği.
sine bağlı bir köy, Germir. Pulat: Demir. Zerezek: Kayseri’nin Bünyan ilçesi-
Kesi: Kayseri’nin Melikgazi ilçesine Puncah: Püskül. ne bağlı Akmescit köyünün eski adı.
bağlı bir köy, Gesi. Puşu: Başa sarılan, çevresi saçaklı, Zival/Zeval etmek: Yok etmek.
Kete: Yağlı, mayalı veya mayasız ha- ipek örtü.
murdan yapılan çörek.
Kolcak/Kolçak: 1. Ceket veya göm- -S,Ş-
lek kollarının kirlenmesini önlemek Sakı: Palto.
için bilekten dirseğe kadar geçirilen Salaca: Tabut.
eğreti kolluk. 2. Kadınların dirsekleri- Sarvan: Deve süren, deveci.
ne kadar taktıkları basmadan yapılan Sehil: 1. Sahil, deniz kenarı 2. Sıcak
süs eşyası. iklim.
Koşma koşma: Tane tane. Seren: Yelkenli gemilerde üzerine
Kölkelenmek: Gölgelenmek. dört köşe yelken açmak, işaret kal-
Kulun: Altı aylığa kadar olan at ve dırmak için direğe yatay bir biçimde
eşek yavrusu. bağlanmış olan gönder.
Kûy: Köy. Sergerder: 1. Başıboş 2. Kötü işlerde
Külek: İçine bal, yoğurt vb. koymaya elebaşı.
yarayan tahta kova. Sığın: Alageyik.
Soku: Taş dibek, dibekte tahıl döv-
-L- meye yarayan tokmak.
Libas: Giysi. Soyha: 1. Yaramaz, huysuz. 2. Aşağı-
lık, kötü insan. 3. Hayırsız, belalı.
-M- Şahme: Hoş.
Mail olmak: Hayran kalmak, vurul- Şeyh Barak: Kayseri’nin Tomarza
mak. ilçesine bağlı bir köy, Şıhbarak.
Martin: Tek kurşun atan bir tür tü- Şıvgın: Sürgün, filiz.
fek. Şor: Söz, laf.
Maşrafa: Su tası.
Maya: Damızlık dişi hayvan, dişi -T-
deve. Tandır: Yere çukur kazılarak yapılan
Mayahoş: Ekşimsi. bir tür fırın.
446