Page 45 - turk-siirinde-kayseri
P. 45

A»ÊµË RµÊÃÅ A±³¹¶µ±’·¾ (RµÊÃÅ Dµ½µ) Ş··¶¼µ¶·¾½µ K²³´µ¶·
               Kadr– suhanı anlayacak kalmadı Remzî
               Yok fa’de ger eyler sen bn gazel nşâ
               (a.g.e. s. 144)
               Ancak yne de ümt–vârdır. Br gün şrn anlayacak brler çıkacaktır:

               Gerç kadr– suhanın şmd blnmez Remzî
               Gün olur k okuyub ş’rn yârân ağlar
               (a.g.e. s. 166)

               Remzî Dede, ahenk ve ç muskîde oldukça başarılıdır, öncek dönemlerden farklı
            olarak değşk redf ve kâfyeler kullanma gayret çersndedr:
               O dl–rubâya vuslatı ne sterm ne stemem
               Ben âftâba kurbet ne sterm ne stemem
               (a.g.e. s. 191)

               Remzî Dede’nn şrlernde günlük konuşma havasını da görürüz. Gerç bu br
            yenlk değldr. XVIII. yy. ın güçlü şar Ahmed Nedm, şrlernde günlük konuşulan
            dl kullanmış, aşkı fade de ble bu dln mkânlarından faydalanmıştır. Aynı şeklde
            Remzî Dede sıradan br adres sormayı ble şrnde kolayca kullanmıştır:

               Bendenz bu dolaşık yolları ekser blemem
               Çvc–zâdelern bağına nerden gdlr
               (a.g.e. s. 160)

               Remzî Dede belk de bulunduğu makam gereğ şrlernde beşer aşkı doğrudan
            şlememştr. Onda daha çok lahî aşkın coşkunluğu vardır. Ayrıca bağlı olduğu tar-
            kat ve bu tarkatın umdeler onun daha çok lahî aşkı terennüm etmesn sağlamıştır.
            Mevlânâ’ya ve Mevlevîlk’e yönelk şrlernden bunları anlamaktayız.

               Yukarıda Remzî Dede’nn şahs hayatında oldukça mütevazı br şar olduğunu
            belrtmştk. Bu tevazu şrlerne de yansımıştır. O, kelmelerle tefahhur yerne ortaya
            koyduğu eserlerle övünür. Kend şr hakkındak fadelernde haklı olduğunu düşün-
            düğümüz tecahül– ârf yolu le vardığı kanaat çeren mısraları paylaşmak styoruz:
               Ş’r– pâkn vasf ederler dese de Remzî senn
               Böyle blmezdm fakat merd– suhandân olduğun
               (a.g.e. s. 185)





                                                                                    45
   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50