Page 49 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 49

48 - Hasan Sami Bolak                                          Hacıkılıç Mahallesi  - 49
 Neziha Hanım  Teyze  ve  çocukları  1957-1958 yıllarında,  Suat Kuruşçu,  Kiçikapı’da bulunan Anadolu Bankası’nda
 bizim Eğribucak’taki bağımızın bitişiğinde bulunan Kuzucu  Hacı  uzun yıllar;  önce  memur,  sonra  da  müdür  olarak  görev  yaptı.
 Mehmet  Amca’nın  (Sarraf  Kuzucular’ın  babası)  bağına  “kabala”  Akkaya’da  bağları  vardı  ve  birgün  kendi  yaptığım  av  tüfeği  ile
 (kiracı) göçtüler. O yaz boyunca Neziha Hanım teyze ve çocuklarıy-  Eğribucak’tan Akkaya’ya Suat’ların bağına gittim.. O kadar dağ-
 la bizim aile, çoğu yemeklerimizi birlikte yerdik. Ne kadar mutlu  taş  gezmemize  rağmen  hiç  bir  şey  vuramadık..  Yakınımızdan
 günlerdi, o günler..   kaçırdığımız tavşanı bile!


 O  günlerde,  o  bağlarda;  yalın  ayak,  başı  kabak,  pantolon-  Kendisi ile hâlen dostuz. Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin.
 larının kıçına bir kaç  kat   “süvari”  yaması  yamanmış  olarak  *       *        *
 biz  çocuklar  babalarımızın,  analarımızın  bizleri  yedirmek,  giy-  Suat’ın “emmioğlu” Alim Kuruşcu benden bir yaş büyüktü ve
 dirmek,  yaşatmak  için  nelere  katlandıklarının  farkında  olmadan,  okumaktan ziyade ticarete yatkınlığı vardı.. Alim bir gün ucuz bulup,
 mutlu bir şekilde güler oynardık!  bir sürü cam kavanoz almış ve bizim evin köşe altında bulunan çinili
                çeşmenin  etrafında  onları  bir  taraftan yıkıyor,  bir  taraftan  da
 Şemşamer(Şems ü kamer - ayçekirdeği) bitkisinin sapından  çeşmeye gelen kadınlara satıyordu..
 atçılık  oynar,  dağdağan ağacından  kestiğimiz  “çatal”a  bağlı
 guşlastiği (Kuş sapanı) ile serce, sığırcık, gocağfa (koca kafa kuşu)  Nasıl oldu ise, kavanozlardan bir kaçı kırıldı ve Alim:
 avlardık.  O  kadar  ki  şimdi  yemek  masalarında  ekmek kırıntısı  -Kârım gitti, kârıım... kârım!  diye dizlerine vurarak sızlandı.
 bekleyen serçeler o yıllarda korkudan  bizleri  yanlarına   yaklaştır-
 mazlardı bile!      Âlim’lerin bağı da bizim Eğribucak’ın biraz üstünde idi. Bağda,
                birgün uzaktan çan  sesi ile beraber:
 Yusuf Emmi,  Aralık 1978’de, Neziha Teyze de 1986 vefat etti.  “Aynalar,  taraklar,  dikiş iğneleri, yorgan iğneleri,  don lastikleri,
                çorap lastikleri var!” (Kelimeler aynen bu dizilişte!) seslerini duy-
                dum..  Biraz  sonra  gördüm ki, boynunda  tablası,  elinde  çanı  ile
                bizim  Âlim  çerçilik  yapıyordu..      Hâlen  Eski Sanayi  Bölgesi’nde
                mobilyacılık yapan Ahmet Kuruşçu’nun ağabeyi Âlim, daha sonra
                emmioğlu Suat Kuruşçu’nun kızkardeşi Sabahat ile evlenip, eniştesi
                olacaktı.
 Elden yapma tüfeğimi

 alıp, Suat Kuruşçu ile   Âlim, yıllar önce,   22 Mart 1981’de  rahmetlik oldu.
 ava çıktım


 Ali  Osman  Emmi’nin oğlu  Suat  Kuruşçu  benden  bir  yaş
 kadar küçüktü.     O  da  benim  gibi  alet-edavatla uğraşmayı sever-
 di.  Annesi  Fakiye  Teyze de, tıpkı  eltisi  Neziha  Teyze  gibi  çok
 hanımefendi  idi.  Bu  kitabın  yazıldığını öğrenen    Suat’tan  Fakiye
 Teyze’nin  biraz  sağlık  problemleri  olduğunu öğrendim,  kendisine
 selam gönderdim.
























 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com
   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54