Page 269 - Kayseri Ansiklopedisi Cilt 3
P. 269
[1220] 260 / İBR KAYSER‹ ANS‹KLOPED‹S‹
binasına taşındı (1928). İbrahi Safa iyi bir Müderrislik görevinden sonra kendisini
öğrenim görmemiş olmasına rağmen uf- ibadete verdi ve Hacı Bayram Velî’nin
ku açık, çalışkan belediye başkanların- halifesi Ak Şemseddin’i görmek üzere
dandı. Hayırsever olarak adına Safa İlko- Beypazarı’na gitti. Beypazarı’nda Ak
kulu’nun yapımını sağladı. Asıl mesleği Şemseddin tarafından kabul edilerek
tüccarlıktı, halı ticaretiyle de meşgul ol- müridi oldu. Ak Şemseddin’in rahle-i
maktaydı. tedrisinden geçtikten sonra Kayseri’ye
İbrahim Safa Bey Atatürk’ün Kayseri’yi döndü ve burada irşatla meşgul oldu.
ziyareti sırasında Atatürk’e hitaben bir “Tennûrî” künyesini kullanması hakkın-
şeyler söylemek istemiş, ancak kendisi da birkaç sebep ileri sürülür. Bunlardan
rahat konuşan bir insan olmadığından en akla yatkın olan; yakalandığı bir hasta-
konuşamamıştı. Atatürk’e ağzını göstere- lıktan Tennur (tandır) ateşiyle ısınarak ve
rek “Burada yok ama (kalbini göstererek) bu esnada bol su içerek kurtulması riva-
her şey dediği rivayet edilir. yetidir.
Evli ve sekiz çocuk babasıydı. Ölümünden sonra Şeyh Camiinin batı
Kaynakça: Kayseri Gazetesi, S 586, 14 Eylül bitişiğine defnedilmiş ve buraya ölümün-
1931 Pazartesi; Çalışkan, Kayseri Belediyesi, s. den iki yıl sonra (1484) bir türbe yaptırıl-
72-73; Osman Akşehirlioğlu ile görüşme; Zübe- mıştır.
yir (Kars) Saltuklu, “İntikam Alayı” maddesi, C
III. Zamanımıza kadar gelen soy ağacında
ŞÜKRÜ ÖZTÜRK Şeyh İbrahim Tennûrî’nin beş çocuğu-
nun ismi geçmektedir. Bunlar Şeyh Ka-
İBRAHİM TENNÛRÎ sım, Şeyh Lütfullah, Şeyh Ali Sultan, Ha-
Mutasavvıf-şair (Sivas, ? - Kayseri 1482). tice ve Zeynep’tir.
Bazı kaynaklarda Amasya doğumlu oldu- Eserleri: Gülzâr-ı Ma’nevî: Mesnevî
ğu belirtilirse de belli başlı Osmanlı bi- tarzında kaleme alınmış tasavvufî bir e-
yografi kaynaklarında Sivas’ta doğduğu serdir.
zikredilir. Annesi Amasyalıdır. Hayatının Kendisine mal edilen Gülşen-i Niyaz
tamamına yakınını Kayseri’de geçirdiği adlı eserin ise İbrahim Beg* adlı Kayserili
için, Kayserili olarak tanınmıştır. Aile bir şaire ait olduğu görüşü yakın zaman-
unvanı Sarrafzâde’dir. da yapılan araştırmalarla ortaya konmuş-
Temel ilimleri Sivas’ta tahsil etti. Daha tur.
sonra Konya’ya gitti ve I. Mehmet devri
âlimlerinden Mevlana Sarı Yakup’tan za- KAHRIN DA HOŞ LÜTFUN DA HOŞ
hiri bilimleri öğrendi. Kayseri’ye 1438’de Câna cefâ kıl ya vefâ
öğrenimini tamamladıktan sonra geldi. Kahrın da hoş lütfun da hoş
Burada kaldı ve Hunat Hatun Medrese- Ya derd gönder ya devâ
si*’ne müderris oldu. Bir müddet sonra Kahrın da hoş lütfun da hoş.
Hunat Hatun Medresesi vakfiyesinde,
medresede görev yapacak müderris vb. Hoşdur bana senden gelen
görevlilerin Hanefî mezhebinden olma- Ya hil’at ü yahut kefen
ları şart koşulduğu için medresedeki gö- Ya tâze gül yahut diken
revinden ayrılmak zorunda kaldı. Kahrın da hoş lütfun da hoş.
Söz konusu medreseyi vakfeden Hunat
Hatun*, vakıf şartları arasında bu madde- Gelse celâlünden cefâ
yi şart koşmuştur. Vakfedenin koyduğu Yâhut cemâlünden vefâ
şartlara uymak zorunlu olduğundan Şafiî İkisi de cânâ safâ
mezhebinden olan İbrahim Tennûrî, söz Kahrın da hoş lütfun da hoş.
konusu şarta uygun olmadığı ve Hanefî
mezhebine geçmesi teklifini de kabul et- Ger bâğ u ger bostân da
mediği için müderrislik görevinden ayrıl- Ger bend u ger zindân da
mıştır. İslâm hukukunda vakfedenin koy- Ger vasl u ger hicrân da
duğu şartlara uymak mecburîdir. Kahrın da hoş lütfun da hoş.