Page 89 - Kayseri Ansiklopedisi Cilt 2
P. 89
[560] 80 / EDE KAYSER‹ ANS‹KLOPED‹S‹
Somuncu Baba (1349-1412), Osmanlı 5140 beyitlik mesnevi tarzındaki man-
Devleti’nin kuruluş yıllarında Anadolu’- zum eseri Gülzâr-ı Ma’neviyî*, Fatih
da yetişen evliyanın ve âlimlerin büyükle- Sultan Mehmed’e ithaf etti. Gayrı müret-
rindendir. Kayseri’nin Akçakaya Köyü’- teb bir divana benzeyen Gülşen-i Niyâz*
nde doğdu. “Hamid-i Kayseri*”, “Ha- isimli önemli bir eserin daha sahibidir.
mid-i Aksarayî” diye şöhret bulmuştur. Temennâyî’nin hayatı hakkında yeterli
Fakat “Somuncu Baba” lakabıyla ünlü- bilgi yoktur. XV. yüzyılda Kayseri’de ya-
dür. Tefsir, fıkıh ilimlerinde ve tasavvufta şamış bir Hurufi-Kalenderi şairidir. Araş-
kendisini geliştirdi. tırmacılar genel olarak Temennâyî’nin
XV. Yüzyıl: Osmanlıların 1402’de Ankara Hurufiliğin Anadolu’daki ilk temsilcile-
Savaşı yenilgisinin ardından “Fetret Dev- rinden olduğunu ve döneminde diğer
ri” boyunca Kayseri, Dulkadiroğulları ile bazı sofilerle birlikte idam edildiğini ifa-
Karamanoğulları arasında defalarca el de- de ederler. Türkçe ve Farsça şiirlerden
ğiştirmiştir. Fatih Sultan Mehmet zama- oluşan bir divanının olduğu söylense de
nında Karamanoğulları Beyliği’ne son ve- günümüze az sayıda şiiri ulaşmıştır.
rilerek Karaman, Konya ve Kayseri bölge- XVI. Yüzyıl: Kayseri bu asırda kesin ola-
leri Osmanlı toprağı haline gelmiş (1464) rak bir Osmanlı şehridir. Şehir gelişirken
ve Karaman Eyaleti ismi verilerek 1476’da edebiyatta da çizgisini sürdürür. Hayatı
bu eyaletin sınırları ve vergi nüfusu tespit hakkında kesin bilgi olmayan Abdi Dede,
ettirilmiştir. İbrahim Tennûrî* ile Temen- bir gönül ereni olarak tanınmıştır. Men-
nâyî* bu asırda öne çıkan şairlerdi. kıbevî hayatı ile bugüne kadar yaşamıştır.
XV. yüzyılda Türk Tasavvuf Edebiyatı’nın Bu asırda yetişen Divan şairleri; Kadrî*
önemli isimlerinden, “Âşık” mahlasıyla (Zeynîzâde Kadri Çelebi, ?-?) Dânişî* (?-
şiirler yazan Şeyh İbrahim Tennûrî (?- 1561), La’lî (?-?), Kadrî (Nakîbüleşrâf Ab-
1482) bir zirve olmuştur. 1438 yılında dülkâdir Efendi*, ?-1604), Meylî* (?-
Konya’daki tahsilini tamamlayarak Kay- 1611/12), Furûğî* (?-1614), Sâî Mustafa
seri’ye geldi. Hunat Hatun Medresesi*nde Çelebi (?-?)’dir.
müderrisliğe başlayan Tennûrî, Hunat XVII. Yüzyıl: Celalî isyanları Kayseri’yi
Medresesi’nin vakıf olarak Hanefi mü- on yıl boyunca tahrip ederken; diğer ta-
derrislerine şartlı olması nedeniyle, Şafii raftan Kayseri’de gerçek ulemâ azalmış,
mezhebinden olduğu için bu görevi bıra- medreseler etkisini yitirmiştir. Medrese-
kıp kendi halinde yaşamaya başladı. Bir ler kapanırken tekkeler ve derviş ocakları
süre yalnız başına yaşadıktan sonra, Fa- çoğalmıştır. Bu durum, 1670 yılında Kay-
tih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsed- seri’ye yerleşen Ali Nisârî Efendi* saye-
din’e gitmeye karar verdi. Akşemseddin’le sinde değişmiştir. Ali Nisârî Efendi (1641-
buluştuktan sonra, ona kendisini takdim 1698), halka vaaz ve nasihatleri ile doğru
etti. Uzun bir süre yanında kaldı. Burada, yolu gösterirken; ilim adamı yetiştirmeye
ruhen eğitildi. Şeyhi Akşemseddin’den ve ilmin yayılmasına da gayret göstermiş-
izin alarak Kayseri’ye döndü. Bu kez tir. Ancak, gelişmeyi çekemeyenlerin
kendi tekkesini kurup, öğrenci kabul et- şikâyeti üzerine Ali Nisârî Efendi, İstan-
meye başladı. Bu arada, kendi geliştirdiği bul’a çağrılmış ve başlattığı ilim çalışması
kabızlık hastalığını tedavi şekli, “İbnü’s- yarım kalmıştır.
Sarraf” olan lakabının değişmesine ne- Divan Edebiyatı’nda; Gencî* (?-1648),
den oldu. Kabız olan müritlerini, sıcak Rıfkî* (?-1665), Şahâb Çelebi* (?-?), Hic-
fırın (tennur) üzerine oturtup, su içirip rânî Çelebi* (?-?), Derviş Osman Efendi
terleterek tedavi etmesi üzerine, “Tennû- (?-1684), Şânî* (?-?), Dânî* (?-?), Kâmî
rî” lakabını aldı. Kayseri’de irşad faaliyet- (?-1716), Remzî* (?-1718), Ruhsat Hâtif
lerini sürdürürken, aldığı haber üzerine (?-?) ile verimli bir dönem geçirmiştir.
hocası Akşemseddin’in yanına gitti. Ho- Bu asrın edebiyatımız açısından dikkate
casıyla birlikte İstanbul’un fethinde bu- değer bir tarafı da İncili Çavuş*’un varlığı-
lundu. Fetihten üç ay sonra tamamladığı, dır.