Page 58 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 58

58  - Hasan Sami Bolak                                                                                                                                 Hacıkılıç Mahallesi  - 59


                     Baba Saygısının Örneği                                                                                   İskembimiz


                       Gaz lambası, devrini;daha sonra, komşumuzdan çekilen ara                                              17-18 yaşlarıma kadar evimizde bir "iskembi" bulunduğunu
               kablosu  ile   aldığımız  elektrikle  kapatmışken  de sık sık  cereyan                                yazmadan  geçemeyeceğim.. "İskembi"  dediğimiz  şey;  bir  metre
               kesilir  ve  ben  çok  yorgun  olmama  rağmen  sedirde  otururken:                                    karelik masanın  en  altının  da  sac kaplı  tahta  ile  örtülü  olduğu  bir
               "Birden  elektrik  gelirse  babam   uzatmış  görür"  korkusu  ile  ayak-                              düzenin, sedir hizasında, altına destek verilerek kurulduğu, diğer üç
               larımı  bir  türlü  sedire  uzatamazdım!  O zamanlar babaya,  sofraya,                                yanının  da  sedirleştirilip,  içine  gazı  bitinceye  kadar  yanmış  ateş
               ekmeğe saygı çok büyüktü.. Yemek yerken,  ayaklarımızı tahtanın                                       közünün bulunduğu mangalın konduğu, üzerinin de kare biçiminde
               altına  boylu  boyuna  uzatamaz,  yan  gelip  bir  kolumuza  dayana-                                  "iskembi  yorganı"  ile  örtüldüğü  bir  ısınma  aracıdır..  Oturacak  yer
               mazdık.."Biyana"ma  göre sofraya saygısızlık, büyük günahtı..                                         anlamına gelen “iskemle”den bozma  iskembi'nin dört tarafına otu-

                                                                                                                     rulur, ayaklar yorganın altından içeri sokulur ve üzerinde de yemek
                       1930  dünya  ekonomik  krizinden  sonra  Türkiye'de  de                                       yenilirdi..  Bazen  yaramazlık  yapıp  ayaklarımızla  mangalı

               yaşanılan "kıtlık  devri"  bazı  değerleri  tabu  haline  getirmişti..                                devirdiğimiz ve büyüklerden "papara" yediğimiz günler hariç; yor-
               Yetmişine yaklaştığım şu devirde bile yerde ekmek kırıntısı görsem,                                   ganın altına yatarak uyumak ve güne dinlenmiş olarak "günaydın"
               alır  duvar  deliğine  koyarım!  Bizim  evde  hâlen  bayat  ekmekler,                                 demek ne zevkli idi, anlatamam!
                                                                                                                                    Şimdi  bile  bağda,  dört  ayağının  üstünü  sac  ile
               kemikler kat'iyyen çöpe atılmaz; toplanır saklanır  ve bağa götürülür;                                kapladığım masayı serin günlerde iskembi olarak kullanmaktayım..
               orada  adlarını,   renklerini,   sayılarını   bilmediğimiz  kuşlarımız,                               Mangalı, "pişirme işi" bittikten sonra "yeme faslı" başlamadan önce
               kedilerimiz  ve    köpeklerimizin istifadelerine sunulur!                                             bu özel masanın altına koyarsınız ve hem ayaklarınız ısınır hem de
                       O  devirlerden  kalma  değer  yargılarımızın  bazıları  kimine                                örtünün üzerine koyduğunuz elleriniz!

               göre  bugün tuhaf karşılanır oldu.. Bazıları devam ediyor, bazıları ise                                      Özellikle kış  aylarında  yapılan  bu  tür  mangal-iskembi
               mazide bırakılmış durumda..                                                                           keyfinin "zevkine pâyan" olmaz!
                                                                                                                            Mangal-iskembi keyfini bağda bırakıp, tekrar Hacıkılıç'daki
                       Tıpkı  o  devirlerde,  genç  evlilerin  ana  ve  babaları  yanında                            "Teknik Ziraat'te çalışan İzzet Usta'nın" evine dönelim..
               çocuklarını sevememeleri gibi..                                                                              O  evde,    1968 yılına  kadar,  aynı  ana  ve  babadan  olma  10
                       Nasıl oldu bilemem; ben çocuklarımı babamın yanında "içe-                                     kardeş, bir babaanne, anne ve baba olmak üzere tam 13 kişi yıllar

               sine" severek bu tabuyu ilk yıkanlardanım! Bunda rahmetli babamın                                     boyu aynı çorba tasına kaşık salladık, aynı kazandan "fırın ekmeği"
               payı çok büyüktür!                                                                                    yedik ve  kış aylarında aynı damı kürüdük, yuvakladık  ve sokaktan,
                                                                                                                     evimizin köşesindeki çeşmeden eve su taşıdık!
                       Zira,  “Teknik  Ziraatin  İzzet  Usta”sı  Babam;  13  kişilik  bir
               aileyi doyurmaya mecbur ve gelirinin şöyle-böyle olmasına rağmen,                                                    Bu  satırların  yazarı;  kardeşlerinin  en  büyüğü  ve
               o semtin en  kültürlü biri ve gerek Hacıkılınç Mahallesi’nde, gerekse                                 "Biyana"sına (Büyükannesine, Babaannesine) göre en akıllısı olanı;
                                                                                                                     evdeki  ekmek  tahtasının  üzerinde;  ders  çalışırken  veya  misafir
               Eğribucak Bağları’nda evine ilk radyoyu alan kişi idi! O günlerde                                     geldiğinde yanan 3 numara gaz lambasının ışığında ödevlerini yapar,
               evimize  Akis  ve  Hayat  Dergileri  ile,  Milliyet  ve  Demokrat  Parti                              sabah okula gider, öğleden sonra da, "Biyana"sının tabiri ile, akşa-
               taraftarı Zafer gazetesi alınırdı..                                                                   ma kadar "ayağı yanmış it gibi" top koştururdu..
























     PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com
   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   63