Page 59 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 59
58 - Hasan Sami Bolak Hacıkılıç Mahallesi - 59
Baba Saygısının Örneği İskembimiz
Gaz lambası, devrini;daha sonra, komşumuzdan çekilen ara 17-18 yaşlarıma kadar evimizde bir "iskembi" bulunduğunu
kablosu ile aldığımız elektrikle kapatmışken de sık sık cereyan yazmadan geçemeyeceğim.. "İskembi" dediğimiz şey; bir metre
kesilir ve ben çok yorgun olmama rağmen sedirde otururken: karelik masanın en altının da sac kaplı tahta ile örtülü olduğu bir
"Birden elektrik gelirse babam uzatmış görür" korkusu ile ayak- düzenin, sedir hizasında, altına destek verilerek kurulduğu, diğer üç
larımı bir türlü sedire uzatamazdım! O zamanlar babaya, sofraya, yanının da sedirleştirilip, içine gazı bitinceye kadar yanmış ateş
ekmeğe saygı çok büyüktü.. Yemek yerken, ayaklarımızı tahtanın közünün bulunduğu mangalın konduğu, üzerinin de kare biçiminde
altına boylu boyuna uzatamaz, yan gelip bir kolumuza dayana- "iskembi yorganı" ile örtüldüğü bir ısınma aracıdır.. Oturacak yer
mazdık.."Biyana"ma göre sofraya saygısızlık, büyük günahtı.. anlamına gelen “iskemle”den bozma iskembi'nin dört tarafına otu-
rulur, ayaklar yorganın altından içeri sokulur ve üzerinde de yemek
1930 dünya ekonomik krizinden sonra Türkiye'de de yenilirdi.. Bazen yaramazlık yapıp ayaklarımızla mangalı
yaşanılan "kıtlık devri" bazı değerleri tabu haline getirmişti.. devirdiğimiz ve büyüklerden "papara" yediğimiz günler hariç; yor-
Yetmişine yaklaştığım şu devirde bile yerde ekmek kırıntısı görsem, ganın altına yatarak uyumak ve güne dinlenmiş olarak "günaydın"
alır duvar deliğine koyarım! Bizim evde hâlen bayat ekmekler, demek ne zevkli idi, anlatamam!
Şimdi bile bağda, dört ayağının üstünü sac ile
kemikler kat'iyyen çöpe atılmaz; toplanır saklanır ve bağa götürülür; kapladığım masayı serin günlerde iskembi olarak kullanmaktayım..
orada adlarını, renklerini, sayılarını bilmediğimiz kuşlarımız, Mangalı, "pişirme işi" bittikten sonra "yeme faslı" başlamadan önce
kedilerimiz ve köpeklerimizin istifadelerine sunulur! bu özel masanın altına koyarsınız ve hem ayaklarınız ısınır hem de
O devirlerden kalma değer yargılarımızın bazıları kimine örtünün üzerine koyduğunuz elleriniz!
göre bugün tuhaf karşılanır oldu.. Bazıları devam ediyor, bazıları ise Özellikle kış aylarında yapılan bu tür mangal-iskembi
mazide bırakılmış durumda.. keyfinin "zevkine pâyan" olmaz!
Mangal-iskembi keyfini bağda bırakıp, tekrar Hacıkılıç'daki
Tıpkı o devirlerde, genç evlilerin ana ve babaları yanında "Teknik Ziraat'te çalışan İzzet Usta'nın" evine dönelim..
çocuklarını sevememeleri gibi.. O evde, 1968 yılına kadar, aynı ana ve babadan olma 10
Nasıl oldu bilemem; ben çocuklarımı babamın yanında "içe- kardeş, bir babaanne, anne ve baba olmak üzere tam 13 kişi yıllar
sine" severek bu tabuyu ilk yıkanlardanım! Bunda rahmetli babamın boyu aynı çorba tasına kaşık salladık, aynı kazandan "fırın ekmeği"
payı çok büyüktür! yedik ve kış aylarında aynı damı kürüdük, yuvakladık ve sokaktan,
evimizin köşesindeki çeşmeden eve su taşıdık!
Zira, “Teknik Ziraatin İzzet Usta”sı Babam; 13 kişilik bir
aileyi doyurmaya mecbur ve gelirinin şöyle-böyle olmasına rağmen, Bu satırların yazarı; kardeşlerinin en büyüğü ve
o semtin en kültürlü biri ve gerek Hacıkılınç Mahallesi’nde, gerekse "Biyana"sına (Büyükannesine, Babaannesine) göre en akıllısı olanı;
evdeki ekmek tahtasının üzerinde; ders çalışırken veya misafir
Eğribucak Bağları’nda evine ilk radyoyu alan kişi idi! O günlerde geldiğinde yanan 3 numara gaz lambasının ışığında ödevlerini yapar,
evimize Akis ve Hayat Dergileri ile, Milliyet ve Demokrat Parti sabah okula gider, öğleden sonra da, "Biyana"sının tabiri ile, akşa-
taraftarı Zafer gazetesi alınırdı.. ma kadar "ayağı yanmış it gibi" top koştururdu..
PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com