Page 27 - Kültepe Kaniş
P. 27
Giriş
Giriş
Uygarlık tarihinin araştırılmasında şüphesiz en temel ve güvenilir kaynak yazılı belge-
lerdir. Geçen yüzyılın başlarından itibaren Batılı bilim adamları tarafından yayınlanmaya
başlanan Sumerce, Akadça, ve bu dilin iki ana lehçesi olan Babilce ve Asurca ile Hititçe
yazılmış binlerce belgeden, ilk yüksek uygarlıkların doğduğu, başta Mezopotamya ve
Anadolu olmak üzere, buraya komşu ülkelerdeki kavim hareketleri, sosyal ve kültürel
gelişmeler hakkında çok şey öğrendik.
M.Ö. 3. bin yılın başlarından itibaren, önce Sumerli sonra da Babilli yazarlar bütün
bilgileri çivi yazılı kil tabletlere kaydetmişlerdir. Çivi yazısı çözülüp tabletlerdeki bil-
1
1 Çivi yazısı M.Ö. 3200’lerde Sumerliler tarafından keşfedilmiştir. Onlardan kalan en eski yazılı belgeler
Güney Mezopotamya’daki, Tevrat’ta Erek olarak geçen Uruk (bugünkü Warka) şehrinde bulunmuştur.
Yaş kil üzerine ince kamıştan bir kalemle (qan ṭuppim), soldan sağa doğru yazılan bu yazı piktografik
denilen bir çeşit resim yazısıdır. İfade edilmek istenen şeylerin basit olarak çizilmiş şekillerinden
ibarettir. Yâni başlangıçta yazı bilinen çivi yazısı şeklinde değildir. Bu bir kelime yazısıdır. Bu yüzden
bu ilk safhada işaret / şekil sayısı çoktur. İşaret sayısının fazlalığı yazının kullanımını güçleştirdiğinden
veya her bir kelime için bir işaret bulma zorluğundan, M.Ö. 2700’lere gelindiğinde işaretlerin çoğu
atılmıştır. Atılanların ifadesi için telaffuzları aynı olan kelimeler için tek işaret kullanılmıştır. Böylece
resmi çizilemeyen kavramların anlatılması da kolaylaşmıştır. Örnek olarak, Sumerce “yaşamak” ve
“hayat” anlamındaki Tİ, yine Tİ olarak telaffuz edilen “ok” işareti çizilmek suretiyle ifade edilmiştir.
Çizilen şekiller ait oldukları varlığı anlatmalarından başka, bunlarla ilgili olan, fakat resmi çizilemeyen
soyut kavramları da anlatmak için kullanılıyordu. Meselâ doğmakta olan bir güneş resmi gün ve
aydınlığı, yıldız resmi göğü ve tanrıyı, ayak resmi gitmek ve ayakta durmak fiillerini anlatmak için de
kullanılmıştır. Nasıl ki Türkçede birden fazla anlamı olan “el”, “gül”, “yüz” gibi kelimeler, geçtikleri
metnin içeriğine göre hangi anlama geldiklerinin karıştırılması söz konusu değilse, bir Asurolog da
birden fazla hece ve kelime değeri olan bir işaretin hangi karşılığının alınması gerektiğini kolayca
seçebilir.
Soyut kavramların ifadesinde diğer bir usul de iki şeklin yan yana çizilmesidir. Mesela bir baş resminin
önüne bir ekmek parçası çizilerek “yemek yemek”, üzerinde saçı gösteren dikey paralel çizgiler bulunan
bir baş resmi ile “öfke” ve “kızmak” kelimeleri meydana getirilmiştir.
Bir diğer gelişme de işaretlere bir okunuş verilmesidir. Bunun daha iyi anlaşılması için Türkçe örnekle
açıklarsak; Sumerce “gök” karşılığındaki AN sözü, An-ka-ra yazarken “an” işaretinin ismi olmaktadır.
“Hububat” kelimesi ŞE “şeker” veya “şekil” kelimelerini yazarken şe hecesini teşkil etmektedir. Yâni
bir ideogramı / kelimeyi ifade eden bir işaret, o kelimenin sesi olarak, kelimede bir hecenin okunuşu
için de kullanılmaktadır. Böylece yazı bir hece yazısına doğru gelişmiş ve çivi yazısı kullanıldığı sürece
(M.Ö. 1. yüzyıla kadar) ideogram olarak veya heceler halinde yazılmaya devam edilmiştir.
Pek azı dışında işaretlerin birden fazla hece ve kelime değerleri olduğu gibi, aynı şekilde telaffuz edilen
27