Page 41 - seyrani_siir_yarismasi
P. 41
Başımıza gelenler ellerimiz yüzünden
Er kişi dönmez zinhar Kâlû Belâ sözünden
İbrahim’i yakmayan Rabbim bizi de yakma
Yunus’un duasıyla geldim cürmüme bakma!
Affet bizi Allah’ım, azabından beri kıl
Nefsimize zulmettik, gazabından beri kıl
İnkarın kalesini ansızın vuran sensin
Müminlerin eliyle nizamı kuran sensin
Sen yardım eylemezsen tufanda savruluruz
Musibetin nârında biçâre kavruluruz
Haddi aşan münkire beni de ağyâr eyle
Dost selâmı getiren kuşlara diyâr eyle
Sekarat, kabir, mahşer... Başta mı kalır akıl?
Mizanın öyle hassas... Ne dağ kalır ne çakıl...
Affından, şefkatinden başka umut yok bize
Acımazsan kuluna dönmez gecem gündüze
Şeytanın aynasına bakıp nasıl güleriz?
Sana kulluk ederiz, senden yardım dileriz
Dünyadan geçilmezse murattan geçilmezmiş
Ebu Cehil olunca Sırat’tan geçilmezmiş
Sen Vacibül Vücudsun, ezelî ebedîsin
Fâni kulunu hayra davet eden Hâdî’sin
Aşk kokmayan gülleri çalı eyle, hâr eyle
Ocağında yak aşkın, külünü buhar eyle
Bir tebşir diyetiydi gözlerde kanlı katre
Sular çekilince âh, sır akar kalpten içre
Hâlimi tabir eden bir rüya görebilsem
Yusuf gibi zindanda bir ziyâ görebilsem
İkram görür kapına varan çünkü Hafî’sin
Sen ne güzel vekilsin, hem kuluna kâfisin
Sığ hayaller peşinde kumdan kaleler kurdum
Med cezir dehlizlerde keşmekeş menfez sordum
Menekşeler hüzünlü, bahar ki vurgun şimdi
Gündüzün hasretinden geceler yorgun şimdi
41