Page 12 - Tapu Tahrir 2
P. 12
çalışmalarda aslî metinlerin ilâve edilmesi de yerinde bir davranış olacaktır. Öte yandan neşir
sırasında naşirin karşılaşacağı zorlukları yenmesi, her şeyden önce defterlerin tâbir yerinde ise
"ruhuna" vâkıf olmak ve kâtibin mantığına âşinâ olmak ile mümkündür. Dolayısıyla basit bir
ameliye gibi görünen neşir faaliyeti bu yönüyle naşirde, tecrübe sahibi olmak, defterler
üzerinde mümârese kesbetmek ve yan disiplinlerle kollektif bir çalışma içinde bulunmak gibi
özellikleri hâiz olmasını zarurî kılar. Öyle anlaĢılıyor ki, Emecen defter neĢrinin yapılabilmesi
için önce yazı konusunda uzman olmak, kâtibin ruhunu anlamak, bölgenin coğrafyasını bilmek
gibi temel hususlara dikkat çekmektedir.
Defter neĢri, birçok uzman araĢtırıcının da belirttiği gibi, sadece kuru bilgileri okumak
olarak yorumlanmamalıdır. Elbette bunun zorlukları vardır. Özellikle yer isimleri ile gayr-i
Müslim isimlerinin okunması zordur. Bazen kâtipler, aynı isimler için farklı harfler
kullanmıĢlardır. Bu da nâĢir için büyük zorluğa neden olmaktadır.
Defter neĢri konusunda yine önemli çalıĢmalar yapmıĢ olan Yılmaz Kurt, “Osmanlı Tahrir
Defterlerinin Onomastik Değerlendirilmesine Uygulanacak Metod” Osmanlı Araştırmaları XVI,
Ġstanbul 1996, s. 45–59 adlı makalesinde dikkate değer önerilerde bulunmaktadır. Bunları
Arap alfabesinden ve kâtip hatasından doğan zorluklar baĢlığı altında makalesinde iĢlemiĢ ve
Mehmed & Muhammed örneklerini vermiĢtir. Buna Kayseri Sancağı’nda sık sık rastlanan
Mehemmedî Ģeklini de eklemek gerekmektedir. Kâtiplerin yazım hataları da bulunmaktadır.
Mesela Durdu ismini bazen dal harfi ile bazen de kalın Tı harfiyle yazmaktadırlar. Bu örnekleri
çoğaltmak mümkündür.
Yine Y. Kurt, kadın ve erkek isimleri konusuna dikkat çekmektedir ki XVI. yüzyılda
defterlerde geçen Mürüvvet, Handan, Gökçe, GökĢen gibi günümüzde kadın ismi olarak
kullanılan bazı adlar, o zaman erkek adı olarak kullanılmıĢtır. Benzer örnekler çoktur.
Osmanlı Tahrir Defterlerinde kadın adları pek azdır. Kadın, vâkıf veya mülk sahibi
seçkin bir kimse ise veya herhangi bir Ģekilde toprak tasarruf etmekte ise, o zaman
Tahrir Defterlerinde adı geçmektedir. Bu kadınlar genellikle hanedana veya bey ailesine
mensup bir kiĢi olmaktadır.
Gayr-ı müslim isimleri de önemli bir sorun oluĢturmaktadır. Osmanlı Devleti’nde
farklı etnik unsurlar olduğundan çeĢitli dil ve lehçelerde pek çok kiĢi adı Osmanlı Tahrir
Defterlerine yansımıĢtır.
KiĢi adlarından hareketle bir bölgenin XVI. yüzyıldaki etnik yapısını tayin etmek
mümkündür. Ancak özellikle Orta Anadolu Bölgesi’nde Türk ismi taĢıyan gayr-i Müslim
unsurların çok olması gerçekten bu bölge hakkında net bir değerlendirme yapmayı
güçleĢtirmektedir.
Kayseri Tapu-Tahrir Defterleri
Fatih zamanında Karaman beyliği’nin ilhakı ile birlikte Osmanlı Devleti idaresine
giren Kayseri, bir sancak haline getirilerek Karaman Beylerbeyliği’ne bağlanmıĢtır.
Karaman Eyaleti’nin merkezi olan Konya’nın Fatih döneminden itibaren ġehzâde Sancağı
haline getirilip önce ġehzâde Mustafa’nın onun vefatı üzerine de Cem Sultan’ın idaresine
verilmesi sebebiyle Kayseri Ģehri, zaman zaman Makarr-ı Mirmirân yani Beylerbeyinin
ikamet ettiği yer unvanını almıĢ ve kısa süreli dönemlerde PaĢa Sancağı olmuĢtur.
Kayseri Sancağı ile ilgili ilk tahrirlerin ne zaman yapıldığı hususunda kesin bilgiler
xii