Page 7 - Tapu Tahrir 2
P. 7
iĢletmesini de reaya adı verilen halka havale etmekteydi. Mîrî arazi sistemi adı verilen bu
sisteme göre, reayanın mülkiyet hakkı muhafaza edilmekle beraber, özellikle hububat
ekimi yapılan yerler, devletin kontrolü altında sahib-i arz adı verilen timarlı sipahi
tarafından sürekli takip edilmekteydi. Bunun yanında vakıf ve mülk topraklar da vardı ki,
bunların tasarruf hakkı kanunlarda hangi birime tahsis edilmiĢse onlar tarafından
iĢletilmekteydi. Bu sistemin iĢleyebilmesi için devletin, ülkenin her yerindeki her yıl vergi
geliri kaynaklarını sıhhatli ve ayrıntılı olarak bilmesi ve bunlarda meydana gelecek
değiĢiklikleri takip edebilmesi için de sık sık yeni tahrirler yaptırması gerekiyordu. Devletin
en büyük askerî gücünü teĢkil eden timar sisteminin ayakta kalması, tahrirlerin sıhhatli
ve düzenli olarak yapılmasına bağlı idi. Yine, dirlik sahiplerinin gelirinde zamanla meydana
gelecek artıĢlardan sipahinin uzun müddet merkezin haberi olmadan faydalanmasının
engellenmesi ve gelirde meydana gelebilecek azalmalardan sipahinin zarar görmesinin
önlenmesi tahrirler sayesinde mümkün oluyordu. Tahrirler sonucu fazla gelirler bir araya
toplanarak yeni timarlar kuruluyor veya padiĢah haslarına katılarak devlet gelirlerinin artması
sağlanıyordu. Nüfusun ve gelirlerin durmadan arttığı devirlerde tahrirlerin yapılmasında
devletin büyük çıkarları vardı.
Tahrirlerin Osmanlı Devleti'ne sağladığı faydalar Ģu Ģekilde özetlenebilir:
1) Timar iĢlerinin kontrolü ve düzenlenmesi,
2) Eyalet sisteminin düzenli bir Ģekilde iĢlemesi ve kontrolü
3) BoĢalmıĢ yerlerin imar ve iskânı,
4) Geri hizmetlileri ihtiyaca göre tespit edip, yapılması gereken bazı iĢlerin onlar
tarafından yapılmasının sağlanması,
5) Islahat yolu ile bazı meseleleri çözüme kavuĢturmak.
6) Tahta yeni çıkan padiĢahın ülke üzerinde hâkimiyet tesisinde yardımcı olmak.
7) Yeni fethedilen yerlerde Osmanlı nizamını kurmak,
8) Toprak tasarruf edenler arasındaki anlaĢmazlıkları çözmek,
9) Artan gelirlerden ve defter harici kalmıĢ yerlerden merkezi devlet hazinesinin
faydalanmasını sağlamak.
Osmanlılarda tahrir iĢlerinin ne zaman baĢladığını kesin olarak bilinmemektedir. Eldeki
ilk mevcut örnekler, II. Murad devrine ait birkaç deflerdir. Fatih devrine ait 30–40 kadar
defter vardır. Defterlerin asıl yoğun oldukları dönem Kanunî devrinden itibarendir. III.
Murad devrinden sonra umumî tahrirler yapılmamıĢtır. Bu devirden sonra timar sistemine
matuf tahrir geleneği terkedilmiĢtir. Ancak yeni fethedilen yerler (Girit, Kamaniçe-Podolya)
veya düĢman eline geçen bir yerin kurtarılması (Tebriz, Mora) münasebetiyle tahrirler
yapılmıĢtır. Yapılan son tahrirler, bir nevi tapu kütüğü kabul edilerek daha sonraki devirlerde
o defterlerdeki gelir rakamları ve tasarruf Ģekilleri zaman içerisinde yapılan bazı
değiĢikliklerle kullanılmıĢtır. Her ne kadar avarız tahriri yapılmıĢ olsa da, bu tahrirlerin Ģahıs
vergisini tespit için yapılması nedeniyle tahrir defterleri kadar ziraî üretim konusunda ayrıntılı
bilgiler yer almamıĢtır.
7
Tahrirlerin yapıldığı durumlar ise Ģunlardı :
1. Saltanat değiĢiklikleri yeni tahrirlere sebep olurdu. Her padiĢah değiĢtikçe çeĢitli dirlik
7 Afyoncu, Defterhane-i Âmire, s. 16-20.
vii