Page 76 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 76

76 -  Hasan Sami Bolak                                                                                                                                 Hacıkılıç Mahallesi - 77
                       -Çekilin  lan!  gibisinden  iterek, kendi elimle yaptığım kok-                                       Kümesi  yaptıktan  ve  yeni  yumurta  almaya  başladıktan
               teyli  (o zamanlar “kokteyl” kelimesi  henüz,   en  azından   benim                                   hemen  sonra,  1962 yılı  nisanında-  ki  o  zamanlar  henüz  1960
                literatürümde, yoktu!) tepeme diktim ve sanırım bir solukta şişenin                                  darbesinin “vesayeti”  henüz devam ediyordu - zamanın  Garnizon
               yarısını içmiş oldum....                                                                              Komutanı  Tuğgeneral  Faruk  Güventürk  tarafından,  hakkında
                       Ağzımın  acımasını,  mideme  kramplar  girmesini,  eve  nasıl                                 Devrim Gazetesi’nde  yazılar  yazdığım için, lise sonda bir dersten
               geldiğimi  (getirildiğimi)  ...  Hâsılı,  sonrasını  hatırlamıyorum..                                 tecilli olmama rağmen  er olarak askere gönderilince, evdekiler iki
               Kendime geldiğimde babaanneme yalvarıyordum:                                                          yıl  (O  zaman  askerlik 24  aydı)  gadre uğramış  asker oğullarının o
                                                                                                                     tavuklarına bakmışlardı. Bir yıl sonra izinli geldiğimde  takıntılı der-
                  -N’olur babama söyleme, yoksa beni öldürür!                                                        simi verip lise mezunu oldum ve ertesi yıl terhisimden 2 ay sonra da
                   Böyle çok önemli bir “suç”u babamın duymaması mümkün değil-                                       üniversite imtihanını kazandım.. O yıllarda lise mezunları askerlik-
               di... Ama, o akşam ve daha sonraki akşamlarda babamın beni ceza-                                      lerini yedek subay olarak yapıyorlardı. Benim kaderimde ise 24 ay,
               landırması  korkusu  ile  hep  diken  üstünde    oldum..   Şimdi  merak                               “özel eğitimli  tahrip  uzmanı”  adı  altında,  en  kötü  şartlarda    her
               ediyorum:  Babam, oğlunun  kendi  eliyle  yaptığı  içkiyi  içtiğini                                   türlü silahı kullanma; köprülerin, menfezlerin, demiryollarının nasıl
               biliyor muydu, yoksa babaannem sırrımızı saklamış mıydı?                                              uçurulacağı hakkında dersler alma, dersler verme varmıştı demek!
                      Ömrümde ağzıma  koyduğum ilk  ve  son  “içki”,  bu  kendi                                                                     *
               imâlimdir! Kaldı  ki, sonradan öğrendiğime göre, bu yaptığım içki
               değilmiş; alkolü yokmuş çünkü!
                                                                                                                          “Ihıl ıhıl, tıpkı
                                                                                                                           ‘Çandırlının ineği’

                                                                                                                            gibi gelin..”

                       Kapıüstü                                                                                             Çandır Mahallesi’nden bahisle, burada ki ev sahiplerinin  bir

                       tavuk                                                                                         kısmının çiftçilikle uğraştıklarını, hatta bazı evlerin ahırlarında  inek

                       kümesi                                                                                        ve camuz (manda) beslendiğini belirtmiştim. Oğlunun adının Ahmet
                                                                                                                     olduğunu bildiğim ama kendi adını unuttuğum bir Hacı Emmi vardı..
                                                                                                                     Evinin hayatı (avlusu) oldukça genişti. Traktörü vardı ve Hacıkılıç
                     Dışkapı (sokak kapısı)dan sonra  oda kapısına kadar olan avlu-                                  Mahallesi’nin  İzzet  Ustası rahmetli  babam,  zaman  zaman  Çandır
               muzun  üzeri  açıktı  ve  hem  yağmurdan-yaştan  korunmak,  hem  de                                   Mahallesi’ndeki bu traktörün tamirine de çağırılırdı..
               ucuz yoldan yumurta, tavuk yemek için babamı ikna ettim ve “her-                                             Çandır Mahallesi’nde, bir kısım evlerin “hayatlarında” bulu-
               bir  şeyden  anlayan”  babama  yalvar-yakar  avlunun  4  metre  kare                                  nan ahırlarda beslenilen inekler oldukça bakımlı ve kilolu olmalılar
               kadar kısmına beton döktürdüm. Babam isteğimi yerine getirdi ve:
                    -Bundan sonra ne yapacaksan, yap dedi..                                                          ki,  bizim  mahalleden  birinin oğlu  evlenirken,  dünür  gidilen kızın
                    Üç yanı kapalı kümes yaptım ve babam Teknik Ziraat’te çalıştığı                                  öyle; “zayıf incikli, üflesen yan düşecek, kemik torbası”na  değil;
               için oradan öğrendiği bilgiler doğrultusunda bana birkaç tane, mem-                                   Ihıl ıhıl, yani kilolu olmasına dikkat edilirdi.
               leketi  ABD'nin  New  Hampshire  eyaleti  olan  tavuklardan  getirdi.
               Kırmızımsı-kahverengi görünümlü bu tavuklar Kayseri’nin iklimine                                             O  zamanlar, oğul  analarının  mankenler  gibi kızları  beğen-
               iyi  uyum  sağlarlarmış.  Nitekim kış  girinceye  kadar  yumurt-                                      meleri beklenemezdi.. Gelin dediğin, iki dolu güğümü, evden hayli
               lamışlardı..                                                                                          uzaktaki çeşmeden alıp gelecek kadar “etli-butlu” olmalıydı!























     PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com
   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81