Page 71 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 71

70  - Hasan Sami Bolak                                         Hacıkılıç Mahallesi  - 71
 Babamın,  alnından  ter  aka  aka ağdayı  sobanın  üzerinde  O dönemlerde hayvan derilerinin işlenmesinde genellikle "it
 elleriyle  tutarak  ısıttığını,  sonra  da  yuvarlak  ekmek  tahtasının  boku"  kullanıldığından;  bazı  kimseler sırtlarına  bağladıkları, ağzı
 üzerinde elleriyle rulo çember haline getirip, her seferinde ikiye kat-
 ladığını,  bu işlemi sıkça  tekrarladığını  hatırlıyorum. Ağdanın  açık  gaz tenekeleriyle “it boku” toplarlardı. Bunun için de; ucuna
 inceltilip katlanması ne kadar çok olursa, tiltili o kadar ince olurdu.  büyük çivi çakılmış değneklerle damlarda it boku  ararlar ve bulduk-
 Bazen, ağda  istemeyerek  bölünürse  babam  canının sıkıntısından  larını  o  değnek  yardımı  ile  tenekelerine  doldurur  ve   onları  da
 kabahatli arayarak, kendi kendine “sokranırdı”.   Debbahlara    (Ham    deri   işleyicilerine-sepicilere)  satarlardı.

                (Kayserililer "Debbah" kelimesini "Dabah" olarak telâffuz ederler. )
 Bir evde telteli (tiltili) çekileceğini önceden haber alan muzip
 komşulardan  bir  veya  bir  kaçı,  kendi  damından  o  evin  avlusunu  Kayserinin  ünlü  “Dabaklarönü  Mahallesi”nin  kökü  de
 gözetler  ve  daha  sonra  da,  temiz  ve  yassı  bir  taşı  iple  bağlayıp,  "Debbah"tan  gelir.    Dericilikle uğraşanların  bulunduğu,  caddeye
 soğuması  için  sini  ile  avluya  konan  yeni  çekilmiş sıcak   tiltilinin  yakın mahalle demektir.  Halk  arasında yaygın olan; “İt sürü para
 üzerine sallar, taşın tiltiliyi kavraması için bir süre bekledikten sonra  kazan” kadar;  "Dabak mısın; it  bokuna  muhtaçsın"  ve  gereksiz
 da yukarı çekerdi. Sini ise boş kalırdı.
                yere acele edenler için söylenen: “Dabakhaneye  bok mu yetiştire-

 Bazı  avlulara  yan  duvarlardan  inilmesi  halinde  tiltiliyi  ceksin?” sözleri ünlüdür.
 gözükmeden sinisi ile götüren muzipler ise ertesi günü  çalım satarak
 sinisini sahibine teslim eder, bahşiş bile alırlardı..





                      Evimizin

 “Dabak mısın;      ‘ayakcakları’                 Dış Kapı Tokmağı

                                                 (Bazı zengin evlerinin kapılarında; gelenin
 it  bokuna         (Merdivenleri)               kadın  veya  erkek  olduğunu belirtsin diye,
                                                 farklı  büyüklükte  iki tokmak  bulunurdu.)
 muhtaçsın”             Evimizin sokak kapısı;yaz olarak yazılmış "14" rakamı bulu-

                nan  oval  metal  numaranın  çakılı  olduğu,  geniş, ağır  ve  arkadan
 O  tarihlerde  Kayseri  şehir  merkezindeki  evlerin  tamamına  "bastırıklı" (tahta sürgülü) idi. Eskiden şehir merkezinde, özellikle
 yakının damları topraktı. Yağmur suyu birikip akmasın diye, genel-  evlerin  kapıları kırılarak  veya  bir  başka  şekilde  açılarak hırsızlık
 likle yonu taşından yapılmış 20-30 cm çapında 50-80 cm boyunda  yapmak  gibi  olaylar  olmadığından, dış  kapı  (hayat  kapısı-sokak
 silindir "yuvak"larla  toprak  yuvaklanır,  yani sıkıştırılırdı.  kapı)  sıradan bir kilitle korunur  veya bizim sokak kapısı gibi, dışarı-
 Mahalledeki  evler  sokak  boyunca  birbirlerine  bitişik  olduğu  için,  dan,  elin  dört  parmağı  zor  girecek  kadar aşındırılmış  taşla,  kapı
 damlar da genellikle aynı hizada ve bitişik idiler.. Yukarıda da belirt  arasında kalan boşluktan bastırığın ileri geri  hareketi ile kapanır -
 tiğim üzere baharla birlikte damlarda, sonradan adları "papatya" olan  açılırdı.  Gelen misafirler,  numaranın
 büllümbebekler açardı ve genellikle kız çocukları onlardan başları-  biraz altında çakılı ve zil vazifesi gören  demir halkayı birkaç kez tık-
 na tac örerlerdi..  layarak ev sahibine seslenmiş olurdu.
























 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com
   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76