Page 69 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 69

. 68 -  Hasan Sami Bolak                                         Hacıkılıç Mahallesi  - 69
 fırın  ekmeği…  ne  varsa  yeterince  alarak,  onları  kavilleştikleri
 (sözleştikleri) damlarda , güle - eğlene yemeleridir.. (O tarihlerde, et
 sucuğunun  adı  irişkirik,  havucun  adı  ise  pü(r)çüklü idi..
 Pastırma'nın baş harfi ise “Gayseri” şivesine uygun olarak "B" ile,
 “kuru” kelimesininki de “G” ile söylenirdi.. Bastırma - Guru.. gibi. )


 *




 Fırın

 Ekmeği



 Yeri gelmişken biraz da "fırın ekmeği"nden de bahsedelim ..
 Leğende yoğrulan  hamur henüz ekşimeden sabahın erken saat-
 lerinde  mahallenin fırınına  götürülür  ve  orada sıraya  sokularak
 pişirilmeye bırakılırdı. Leğen sahiplerinden bazıları pişen ekmekleri-
 ni leğenle bizzat eve getirirler; yolda rastladıkları  komşularına da
 nerde ise zorla "ekmeğin başından” bölerek verirlerlerdi..
                      Kocasinan Belediye Binası
 Bazı  ekmekleri  ise fırının "şeerdi",  sahiplerinin  evlerine  İstasyon Caddesi’nin arka paralelinde, Mimarsinan  Parkı  önünde yer
 götürür ve karşılığında kendisine verilen ekmek parçalarını akşama  alan  Kocasinan Belediyesi İdare  Binası 1987 - 88’lerde zeminin fazla
 kadar biriktirerek, ailesinin  o günkü ekmek ihtiyacını karşılardı.   ıslak olması dolayısı ile  derinlere çakılmış bir çok beton ve çelik kazık
                     üzerine inşa edilmiştir.
 Bizim  Baruthane  Sokağının fırıncı  şeerdi "Deli  Memed"   28.04. 2010 - M. Nevin Bolak
 ekmekten ziyade bahşiş olarak erik, kaysı kurusu, köfter, pestil gibi
 yiyecekleri istediğini belli eder, evin  sahibi de O'na o tür  şeyleri
 verirdi..             Damlardan
 Fırın ekmeği,  kazanda  saklanır  ve  bir  kaçgün  beklemesine
 rağmen bayatlamazdı.. Belki de, şimdiki somun kadar bol olmayışın-  “Telteli” (“tiltili”)
 dan dolayı o zaman ki ekmekler çoook lezzetli gelirdi bizlere..  çalmak

 Çocukluk günlerimden, askerliğimi bitirdiğim zamana kadar
 yediğim o fırın ekmeğinin lezzetini hiçbir zaman "çarşı ekmeği"nde  Bebeliğimde,  henüz  “Arabaşı” nın  Kayseri’de  esamesinin
 bulamadım..  Belki  de fırın  ekmeğinin  o  kadar  lezzeti  oluşu,  taş  okunmadığı  uzun kış    gecelerinde,   soba    üzerinde    “ağda”dan
 değirmenlerde öğütülen  kepekli  unlardan  yapılmasından  da  ileri  çekilen telteli - tiltili (pişmaniyenin elle yapılmış ilkel hâli)  soğumak
 gelmekteydi..  için  bir sini(kenarsız büyük tepsi) ile   hayata(avluya)  konurdu.























 PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com
   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73   74