Page 92 - Hacıkılıç Mahallesi Kitap
P. 92

92  - Hasan Sami Bolak                                                                                                                                 Hacıkılıç Mahallesi - 93
                                                                                                                          Kimin oğlusun?
                              İzzet Usta’nın vefatı                                                                       Lise sonlardayım.. Üç dört arkadaş, bizden oldukça yaşlı biriyle ayaküstü soh-

                                                                                                                     bet ediyoruz.. Bu babacan tavırlı, gülümser yüzlü "emmi" bir ara, bana:
               18 Mart 1979 günü                                                                                         -Kimin oğlusun?
                             , o zamanlar ortağım, şimdi ise Kayseri Ticaret Odası  eski
               Başkanı olan Hasan Ali Kilci,  Hükümet Caddesi’ndeki büroma gelerek,                                      Diye sordu.
                       -İzzet Emmi ağırlaşmış abi, dedi.                                                                 -Teknik Ziraatte çalışan İzzet Usta'nın, dedim..
                       Beraber çıktık ve ben merdivenleri inerken,                                                       Bana uzun uzun ve takdir dolu hislerle baktı
                       -Ne zaman haber aldın? diye sordum.                                                           ve elini omuzuma koyarak:
                       -Biraz evvel, dedi ve biraz durakladıktan sonra söylemek zorunda                                  -Öyle bir babanın oğlu olduğun belli, dedi.
               kalıp, tereddütlü bir sesle:                                                                              Babama lâyık oldum mu, bilemiyorum.
                       -Abi başın sağolsun, diye beni teselliye çalıştı..                                                Aradan 33 yıl geçti. O'nu çok özlüyorum, çook...
                       Bir  süre  merdivende dona kaldım. O  an, sanki kalbimi hoyrat bir                            Bu kitapta kendisine küçük bir yer ayırma fırsatı bulduğum için de kendi-
                el söküp alıyor gibiydi.                                                                             mi çok mutlu hissediyorum.
                                                                                                                         Mekânın  Cennet olsun, benim sevgili-aziz babam.
                                                                                                                                 *

                                                                                                                           Hacıkılıç
                                                                                                                           Mahallesi

                                                                                                                           sâkinlerinin
                                                                                                                           bağlara göçü

                     İzzet Bolak :   1910 - 18.3.1979                                                                     Nisan  ortalarında  (veya  april  beşinden  yani  18  Nisan’dan  sonra)
                    Yanındakiler; kız kardeşlerim Aysel ve Hatice                                                    Hacıkılıç  sâkinlerinin  hemen  hepsi  bağlarına  göçme  telaşına  girerlerdi.
                                                                   İ
                       Daha 10 yaşımdayken benim                                                                     April  beşi,  genellikle  ısının sıfırın   altına  düştüğü  netameli  günlerden
               için terzi arkadaşına siyah kumaştan    İzzet  Usta’mız, üşütmekten                                   sayılırdı. (Hâlen öyledir!).
               palto diktiren  babamı kaybetmiştim.                                                                   April beşinden başka, ille onbeşi, yani 28 Nisan’da da Kayseri’de havalar
               Torpille  eve  yakın  olsun  diye  beni  akciğerleri  su  topladığı  için  Nisan                      bir-iki gün önce veya sonra mutlaka azalır, çoğu kez de  sıfırın altına düşer..
               Kayseri Kızortaokulu’na yazdırmıştı.                                                                  Bu durumda  sık sık bağlarda erken açan meyva çiçeklerini soğuk alır.
               Daha  orta  1’de  Nacar marka  kol   1979’de Devlet Hastanesine yattı.                                “Sakın aprilin beşinden, camızı (camuzu) ayırır eşinden”sözü Kayseri’de
               saati almıştı.                         Bir hafta sonra taburcu oldu.    Hava                          ünlüdür.
                       Ayaklarımın altından merdiven-  alsın ve özlem gidersin diye O’nu bağa                           Aprilden önce “Mart dokuzu, ille ondokuzu” sözü ile de 22 Mart ile
               lerin  kaydığını,  gözlerimin  karardığını götürdüm. Memnun oldu ama arabadan                         mart sonrası günlere dikkat çekilmektedir.
               hissettim.  Durumun  farkında  olan          inecek takati yoktu.
               Hasan:                                                                                                   Bu netameli günler geçtikten sonra, Hacıkılıç’lı, eğer ahırı yoksa, son-
                       -Koluma  gir ağabey  dedi  ve        18 Mart 1979 günü:                                       baharda sattığı  eşeğinin yerine yenisini alır; kürtününe, semerine, palanı-
               öylece merdivenlerden indik.             -Bu kadarmış, demiş olmalı kı,                               na, kolanına bakım yaptırır ve çok gerekli birkaç  “eşşek yükü” eşyaları
                                                            Çekti gitti aramızdan
                       *     *    *                                                                                  bağa taşır. Biraz hâli vakti yerinde olanlar, at arabası, römorklü traktörler
                       Vefatından bir kaç gün sonra rüyama girip, sütre arkasından beni                              kiralarlar. O yıllarda, biz çocuklar için römorkler üzerinde bağa göçmek
               ikaz eden sesi, aradan bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ kulaklarımdadır:                               kadar zevkli bir  şey yoktur.
                    -Hasaaaan!...                                                                                       O dönemlerde, bağı olmayıp, “yazın sarı sıcağında şehir köşelerinde
                     O zamanlar MHP  Kayseri İl Başkanıydım ve babam rüyamdaki
               o seslenişiyle                                                                                        kalan”lara  zavallı  fakir-fukara  gözü  ile  bakılırdı.  Her  bağdan  şehre
                    -Hasaaan! Dikkatli ol!                                                                           gelindiğinde, şehirde kalanlara dut, kaysı, üzüm gibi meyva getirilir;
               diye, beni sanki siyasi- ideolojik suikastlere karşı uyarıyordu.                                        - Acığını(birazını) yiyin, acığını dağıtın da, ölülerimizin canına savın, denirdi.
























     PDF created with pdfFactory Pro trial version www.pdffactory.com
   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97