Page 18 - İbrahim Tennuri
P. 18
Dr. Mustafa Fidan
T asa vvufi Kişiliği
Tasavvuf, İslam dünyasında, sosyal hayatla geniş ölçüde birleşerek halk kütleleri
arasında büyük alaka ve heyecan uyandıran bir iman, bir fikir ve irfan cereyanı ve bir
aşk hadisedir. 17
Tennûri de bu heyecânı hissetmiş, Allah’a yakın olmayı istemiştir. İman, fikir ve
irfan sahibi, Hak âşığı olarak kendini tasavvufa vermiştir. Bu konuda feyzini hocası
Akşemseddin’den alan Tennûri, kendi tekkesinde mürşitleriyle bunu irşada etmiş,
manevî hale girmeye çalışmıştır.
Sûfi bir şair olan Tennûri “Gülzâr”ında tasavvufun bütün mazmunlarını kullanmış,
eserini kullardan çok Allah —tasavvuf düşüncesinde olduğu gibi— beğensin diye
yazmıştır. Mesnevisinin sonunda:
Okıyıban tutavuz bu kitabı
Götüre Hak cemalinden nikâbı
Okıyan dinleyen kıldukça tekrar
Vire Hak yini ilm ü yini esrâr
Münevver kıl ilâhî subh u şâmın
Diyenün bu dua hakkında âmîn
diyerek Hakk’ın takdirini kazanmayı istemektedir.
Tasavvuf kültürüyle yoğrulan Tennûri’nin eserinde tasavvuf felsefelerini tümüyle
görmekteyiz. Vahdet-i vücuda ulaşmaya çalışmış, gayb aleminde bilinmeyen bu gizli
hazineyi, Allah’ı, aramaya koyulmuştur. Ten, can ve nefis kavramlarıyla nefsi yenme-
nin tek merhalesi olan aşkla kanatlanarak yanmıştır. Her ne kadar Allah akılla idrak
edilirse de, akla ışık veren yine Tanrı nurudur. İnsan ancak o nur ile Allah’ı idrak eder,
yine o nur ile O’nu bulur. Sûfi şair, eserinde işte bütün bu hususları dile getirmiştir.
Tennûri fıkıhla tasavvufu kaynaştırdığı eserinde tasavvufa ağırlık vermiş, fıkıh
kısmı ise, tasavvufa geçişe bir zemin niteliğinde olmuştur. Ney, def, çengi, küfr,
şâhid, zünnar... gibi konulan tasavvufi bir şekilde açıklamakta ve çok güzel teviller
yapmaktadır.
Yine eserinde bütün mü’minlerin bir mürşid-i kâmile intisap etmeleri gereğini
anlatmıştır (Beyân-ı Sırrı Hünsâ-yı Ma’nevî bölümünde bu husus belirtiliyor).
17 Bak: Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, C. I, s. 155
18