Page 26 - İbrahim Tennuri
P. 26

Dr. Mustafa Fidan
                                            Akşemseddin
               Asıl adı Muhammed b. Hamza’dır. Ancak Akşemsettin veya kısaca Ak Şeyh adıyla
            şöhret bulmuştur. 792 (1390) yılında Şam’da doğdu. Baba tarafından nesebi Hz. Ebu
            Bekir’e kadar uzanmaktadır. Yedi yaşlarında babasıyla birlikte Anadolu’ya gelerek o
            zaman Amasya’ya bağlı olan Kavak ilçesine yerleştiler. (799/1396 - 97) Kuran’ı ezberleyip
            kuvvetli bir dini tahsil gördükten sonra Osmancık Medresesi’ne müderris oldu. Yine bu
            arada iyi bir tıp tahsili de yaptığı anlaşılmaktadır. Hayatı hakkında en geniş ve doğru
            bilgilerin yer aldığı Enîsî’nin Menâkıbnâmesi’ne göre”ilm-i bâtın lezzeti dimağından
            gitmediği için tahminen yirmi beş yaşlarında iken kendisine bir mürşit aramak üzere
            Fars ve Maveraü’n-nehir’e doğru yola çıktı; ancak arzusunu gerçekleştiremeden geri
            döndü. Bazı tavsiyeler üzerine Hacı Bayram-ı Veli’ye intisap etmeyi düşündüyse de
            vazgeçti ve şöhreti Anadolu’ya kadar yayılmış bulunan Zeynüddin el-Hafi’ye intisap
            için Halep’e gitti. Fakat bir gece rüyasında, boynuna takılı bir zincirin Hacı Bayram’ın
            elinde olduğunu görünce Ankara’ya döndü. Akşemsettin hakkında bugüne kadar en
            geniş araştırmayı yapmış bulunan A. İhsanYurd Akşemseddin’in “Def’u’l-metâ’in” adlı
            eserinde Zeynüddin el-Hafi’ye açıkça ta’rizde bulunduğuna dikkati çekerek tenkit ettiği
            bir kimseye intisap etmeyi düşünmesinin mümkün olmayacağını belirtmekte ve onun
            doğrudan doğruya Hacı Bayram’a bağlandığını kaydetmektedir. Akşemseddin’in içinde
            çileye girdiği hücre bugün de Ankara Hacı Bayram Camii bodrumunda mevcuttur ve
            şeyhin adıyla anılmaktadır. Daha sonra şeyhin yanından ayrılarak Beypazarı’na gitti.
            Burada bir mescit ve değirmen inşa ettirdi. Fakat halkın büyük rağbet gösterip etrafına
            toplanması üzerine Çorum’a bağlı olan İskilip kazasında Köse Dağı civarındaki Evlek
            köyüne çekildi. Bir süre sonra buradan da ayrılarak Göynük’e yerleşti ve orada da bir
            mescitle değirmen yaptırdı. Bir yandan çocuklarının, diğer yandan da dervişlerinin
            talim ve terbiyeleriyle meşgul oldu; bu arada hacca gitti. Şeyhi Hacı Bayram-ı Veli’nin
            vefatından sonra onun yerine irşat makamına geçti.

               Akşemsettin, şeyhi Hacı Bayram’ın II. Murat’la münasebetlerinde hemen daima
            yanında olduğundan oğlu II. Mehmet ile de tanışmış ve tahta çıktıktan sonra da
            onunla görüşmeye devam etmişti. Tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber İstan-
            bul’un fethinden önce iki defa Fatih’in yanına Edirne’ye giden Akşemsettin, ilkinde
            II. Murat’ın kazaskeri Çandarlıoğlu Süleyman Çelebi’yi öbür defasında da Fatih’in
            kızlarından birini tedavi ederek iyileştirmiş. Fatih’in kızı da kendisine Beypazarı’ndaki
            pirinç mezralarını vermiştir. Fatih 1453 yılı baharında İstanbul’u muhasara etmek
            üzere ordusuyla Edirne’den yola çıkınca Akşemsettin, Akbıyık Sultân ve devrin diğer
            tanınmış şeyhleri de yüzlerce müridiyle ona katıldılar. Akşemsettin kuşatmanın
            en sıkıntılı anlarında gerek padişâhın gerekse ordunun manevî gücünün yükseltil-
            mesine yardımcı oldu. Araştırmacılar, Akşemseddin’in bu sıkıntılı anlarda zaferin



            26
   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31