Page 27 - İbrahim Tennuri
P. 27
İbrahim Tennûri | hayatı ve eserleri
yakın olduğu müjdesini vererek sabredip gayret göstermesi gerektiğine dair Fatih’e
yazdığı mektupların fethin kısa zamanda gerçekleşmesine büyük bir tesiri olduğunu
belirtmektedirler. Fetihten sonra Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazında hutbeyi
Akşemsettin okuduğu gibi, İslam ordularının daha önceki kuşatmalarından birinde
şehit düşmüş olan sahabeden Ebu Eyyub el-Ensari’nin kabrini de Fatih’in isteği üze-
rine yine o keşfetti. Fatih tarafından kiliseden çevrildikten sonra Fatih Medreseleri
yapılıncaya kadar önce medrese olarak kullanılan Zeyrek Camii’nin güney ihata
duvarında pencere üstündeki bir kitabeden, Akşemseddin’in İstanbul’da bulunduğu
yıllarda burada oturduğu ders verdiği anlaşılmaktadır. Fetihten sonra padişâhın taç
ve tahtını terk edip bütünüyle şeyhe bağlanmak ve ondan tarikat ahkamını öğrenmek
istemesi üzerine büyük bir dirayet gösteren Akşemsettin Fatih’in bu arzusuna engel
olmaya çalıştı. Bunu başaramayacağını anlayınca Gelibolu üzerinden Anadolu yaka-
sına geçerek Göynük’e döndü. Sultânın gönlünü almak üzere arkasından hediyeleri
geri çevirdiği gibi Göynük’te yaptırmak istediği cami ve tekkeyi de kabul etmeyerek
sadece bir çeşme yapılmasına razı oldu. Hayatının son yıllarını Göynük’te geçirdiği
tahmin edilen Akşemşemseddin, Menâkıbnâme’ye göre 863h Rebiü’l-ahirin sonunda
(Şubat 1459 m) burada vefat etti. Türbesi halen ziyaretgâhtır. Akşemseddin’in yedi
oğlu olmuştur. Bunlar sırasıyla Sadullah, Fazlullah, Nurullah, Emrullah, Nasrullah,
Nuru’l-Hûda ve Hamdullah Hamdi adlarını taşımaktadır. Bunlardan küçük oğlu Ham-
dullah Hamdi (ö. 909/1503) heyet, nücüm ve musikide iyi derecede bilgi sahibi olup
aynı zamanda devrinin önde gelen şairleri arasında da yer almıştır. Akşemseddin’in
kurduğu Bayramiye’nin Şemsiyye kolu kendisinden sonra Göynük’te oğlu Fazlullah,
Kayseri’de İbrahim Tennûri, İskilip’te Attâroğlu Musluhiddin, Ankara ve civarında ise
Hamza eş-Şâmi tarafından devam ettirilmiştir.
Eserleri
Akşemseddin’in eserlerinin büyük bir kısmı tasavvufa dair olup başlıcaları şun-
lardır:
1-Risâletü’n-Nûriye
Sadece Nûriye olarak da anılan bu Arapça eser, devrinde şöhreti çok yaygınlaşan
ve bu sebeple hakkında bazı dedikodular çıkarılan Hacı Bayram-Veli ve dervişlerini
savunma maksadıyla yazılmıştır. Akşemsettin eserinde, “taife-i nûriye” adını verdiği
sûfileri müdafaa ederek onların özelliklerini, tasavvufi ahlak ve adabı anlatır. Kitapta
geçen tarihlere bakarak eserin 838-841 (1434-1438) yılları arasında kaleme alındığı
söylenebilir. Risâletü’n-nûriye, A. İhsan Yurd tarafından Arapça metni ve Akşemsed-
din’in kardeşi Hacı Âli’nin Türkçe tercümesiyle birlikte yayınlamıştır. (İstanbul 1972)
27