Page 32 - İbrahim Tennuri
P. 32
İbr ahim Tenn ûri’ nin Edebi Kişiliği
XV. yüzyılda yetişen ilim adamlarımızdan ve Fatih Sultân Mehmed Han’ın hocası,
İstanbul’un ma’nevî fatihi Akşemseddin’in dergâhında yetişmiş olan İbrahim Tennûri
daha önce almış olduğu düzenli bir eğitim ve Akşemseddin’in ma’nevî feyizleri ile iki
güzel eser yazmıştır. Aynı zamanda da Akşemseddin’in tarikatını devam ettirmiştir.
Gülşen-i Niyâz ve Gülzâr- ı Ma’nevî isimli bu iki eser de birbirinden güzeldir. İkisinin
de yazmaları mevcuttur. Gülşen-i Niyâz isimli dîvânı Gülzâr-ı ma‘nevi’ye nispetle
daha düzenli bir mesnevi özelliğini taşır. Eser; münacaat, mi’rac, naat konularını ayrı
ayrı başlıklarla anlatmaktadır. Gülzâr’da ise mesnevinin giriş bölümü, mukaddime
içerisinde, toplu halde sadece beyitler halinde anlatılmıştır. Gülzâr’ın yazılış tarihi
1453 tarihi olup Gülşen’in yazılış tarihi belli değildir.
İbrahim Tennûri’nin Gülzâr’ı yazmaktaki maksadı sanat yapmak değil, İnsan-ı
Kâmil’in hayat düsturunu açıklayan “Şeri’at-Tarikat-Hakikat” prensiplerini açıkla-
maktır. Gülzâr’ın konusu Müslümanlara ilmihal bilgilerini öğretmek, bilgiyi öğrenen
insanların tasavvuf yoluna giderek olgun insan olmalarını sağlamak ve sonunda
onları Allah’a ulaştırmaktır. Mesnevinin giriş konu ve bitiş beyitlerinde bunu açıkça
görmekteyiz. Konuların hazırlanışı fıkıh kitaplarındaki sıralamaların aynısıdır. Bunu
İbnü’l-Abidin ve Mebsut’ta görmekteyiz. 30
İbrahim Tennûri’nin yazmış olduğu Gülzâr fıkıh ile tasavvufu birleştirmiş olması
yönüyle sahasında tektir. Çünkü edebiyatımızda mesneviler anlatılırken ilmihal
bilgilerini anlatanlar bir grupta, tasavvufu anlatanlar ise ayrı bir grupta mütalaa
edilmektedir. Oysa bu eser her ikisini de bir arada bulundurmaktadır.
İbrahim Tennûri eserde önce toplumu ilgilendiren fıkhi konuları anlatmış daha
sonra tasavvufi yönden bunların bâtını manalarını izah etmiştir. İlmi kuvvet ve kudre-
tinden dolayı da konuyla ilgili ayet ve hadisleri de şahit göstermiştir. Eserde bir kısım
zayıf hadisler görülmüşse de konumuz hadis olmadığı için üzerinde durulmamıştır.
Daha önce belirttiğimiz gibi iyi bir eğitim görmüş olan İbrahim Tennûri kendisinden
önce yazılmış olan bütün mesnevileri okumuş ve onlara hakim bir ilim adamı oldu-
ğunu Gülzâr’da açıkça göstermiştir.
Gülzâr’da Yunus Emre, Mevlânâ, Mahmut Şebusteri ve Âşık Paşa’nın tesirleri
görülmektedir.
Bütün bunlarla beraber esas bizi ilgilendiren ve edebiyat dünyamıza sunulmasına
sebep olan konu dilinin, Arapça ve Farsça’nın hakim olduğu bir zamanda bugün dahi
kullanılmayan öz Türkçe kelimelerin eserde çokça kullanılmış olmasıdır. Âşık Paşa’nın
30 İbnü’l Abidin; Reddü’l - Muhtar. Tercüme, Ahmet Davutoğlu, İstanbul 1982