Page 30 - İbrahim Tennuri
P. 30

Dr. Mustafa Fidan
            yılı hakkında muhtelif kaynaklarda birbirinden farklı rivayetler vardır. Latifi, Riyazi,
            Şaka’ik, Necati’nin ölüm yılı olan 914 (1508) de öldüğünü söylerler. Enîsî ise 909(1503)
            de öldüğünü kaydeder ki Katip Çelebi de bunu kabul etmiştir.

                                             Eserleri
               Hamdi’yi XV.Asır Osmanlı şairleri arasında en velud olanlardan biri saymak icap
            eder. Evliyâ Çelebi’nin ona yüz yetmiş bir pare eser atfetmesi müthiş bir mübalağa
            mahsülü olmakla beraber, bazı tezkerecilerin onu hamse yani beş mesnevi sahibi
            saymaları yanlış değildir. Bu mesnevilerin ve dîvânının dışında Mecalisü’l-tefasir
            adlı tefsirle ilgili, tasavvuf ve fıkha ait diğer iki eserinden daha bahsedilirse de bunlar
            kendi zamanında dahi şöhret kazanamamıştır. Bu bakımdan Hamdi’nin şöhretini
            temin eden manzum eserler şunlardır:
               1.  Yusuf ve Zeliha
               Bu eser zamanında çok meşhur olmuş hatta kendisinden sonra mesnevi yazmış
            olan Kemal Paşa-zâde’nin “eğer Hamdi’nin mesnevisini evvelce görmüş olsaydım bu
            mevzuya el sürmezdim.” sözleriyle takdir etmiştir.
               2.  Leyla ve Mecnun
               3.  Tuhfetü’l-’uşşak.
               4.  Kıyafetnâme.
               5.  Mevlid
               6.  Ahmediye veya Muhammediye
               7.  Dîvân
               Hayatı hakkında verdiğimiz bu malumattan sonra edebi şahsiyetini ve şöhretini
            şu şekilde hulasa edebiliriz. Ailesi, içinde yetiştiği manevî muhit ve devrinin umumi
            şartları göz önünde tutulunca şairimizin fikri ve edebi şahsiyetini ve onun teşekkü-
            lündeki muhtelif amirleri anlamak çok kolaylaşır. Akşemseddin’in oğlu olması ve
            dervişler muhitinde yetişmesi, onun sûfiyane temayüllerini inkişaf ettirmiş olmakla
            beraber gördüğü tahsil ve almış olduğu edebi terbiye, onun tasavvuf propagandası
            maksadıyla kuru ve didaktik manzumeler yazan bir derviş hüviyeti almasına mani
            olmuştur. Hakiki bir sanatkar kabiliyetine malik olan Hamdi, Ahmet Paşa’dan Zati’ye
            kadar. XV. asrın ikinci yarısında hakim olan edebi telakkilere ve umumi zevke tabi
            olmuş ve bütün bu devirde edebiyatımız üzerinde müessir olan Camii tesirinden ken-
            disini kurtaramamıştır. Diğer tezkirecilerle birlikte bu tesiri çok haklı olarak tespit
            eden Âşık Çelebi, onun Cami’ye mektuplar gönderdiğini de rivayetle nakletmekte ise
            de, şimdiye kadar bu mektuplardan hiçbirine tesadüf olunamamıştır. Yusuf ve Zeliha,



            30
   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35