Page 33 - kayseri_turkuleri
P. 33
Dr. Erol AKSOY/Dr. Erhan ÇAPRAZ
bey konakları kadar faal ve işlevsel bir icra zemini olmadığını işaret ediyor olabilir.
Kayseri’de Cumhuriyet’in ilanından sonra gerek halk müziğinin gerekse türkü söyleme geleneğinin
“sürdürüldüğü ortam” açısından “kurumsallaş[tığı]” görülmektedir (Kınık 2011: 49). Bu süreçte ilk ola-
rak Kayseri Halkevi’nin Güzel Sanatlar Şubesi’nin çalışmalarını anmak gerekir. Zira şube 1932’den kapa-
tıldığı 1950 yılına kadar verdiği konser ve musıki dersleri ile halk müziği ve türkü söyleme faaliyetlerinin
oldukça canlı bir şekilde icrasını sağlamıştır (Kınık 2011: 12-24). Sonrasında ise sırasıyla Kayseri Öğret-
menler Derneği, Kayseri Musiki Cemiyeti, Kayseri Halk Eğitimi Merkezi, Kayseri Belediye Konserva-
tuarı, Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü, Erciyes Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik
Bölümü, Kayseri Öğretmenevi Öğretmenler Korosu, Talas Belediye Konservatuarı, Talas Belediyesi Halk
Eğitim Merkezi, Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, KAYMEK, Kayseri Vergi Dairesi Türk Halk
Müziği Korosu, Kayseri Barosu Avukatlar Türk Halk Müziği Korosu, Kayseri Serbest Muhasebeciler ve
Mali Müşavirler Türk Halk Müziği Korosu ve Kayseri Sakatlar Derneği Türk Halk Müziği Korosu gibi ya-
pılara bağlı olarak halk müziği ve türkü söyleme faaliyetlerinin icra edildiğini görmekteyiz (Kınık 2011:
6).
Geçmişte taşrada, yani merkeze uzak kırsal kesimlerde de canlı bir icra zemini olduğu görülmektedir.
Türkü metinleri içinde Kayseri’nin ilçelerinden de derlenen türkülerin çokluğu bu durumu açıkça ortaya
koymaktadır. Ayrıca Fahri Bilge’ye ait defterlerden birinde yer alan şu rivayet bu zeminin mahiyetini de
aydınlatır niteliktedir:
“Rûzî ve Himmetî bir gün beraber bir Avşar beyine uğramışlar; Fuzûlî’den, Bâkî’den gazeller okumuş-
lar; lâkin beye beğendirememişler. Bey çobanını getirttirmiş. Çoban:
Karsağıma, kursağıma
Ayran doldur kursağıma
kafiyelerinde türküler söylemiş. Beyin böyle şeyleri takdir ettiğini anlayan Himmetî de 2 ve 3 numa-
ralarla gösterilen türküleri söylemiş. İkisi de bu kabîlden tekerlemeler söylemişler. Bey bunlara oradan
ayrılıp giderlerken beş lira bahşiş vermiş.” (FB 564: 55-56; oradan Çapraz 2014: 336).
Yukarıdaki rivayetten yola çıkarak merkezden uzak bölgelerde de daha ziyade ağa ve bey huzurunda
türkülerin icra edildiğini söyleyebiliriz. Nitekim Kınık da eserinde Kayseri halk müziğinin Cumhuriyet
öncesi kaynakları olarak “âşıklar”ı işaret ederek bu düşüncemizi bir başka açıdan teyit etmektedir (Kınık
2011: 6-7).
Kısacası Kayseri’de gerek merkezde gerekse merkezden uzak ilçelerde türkülerin canlı bir icra or-
tamına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ortam kurumsallaşana kadar her iki alanda da daha ziyade “ev
oturmaları” tarzında ağa ve bey konaklarının, ortam kurumsallaştıktan sonra da daha ziyade kurumlara
bağlı koro faaliyetlerinin Kayseri’de gerek halk müziğinin gerekse türkü söyleme geleneğinin önemli icra
ortamlarını teşkil ettiğini ifade edebiliriz. Ayrıca kanaatimizce bu kurumlar bünyesinde ortaya çıkan
koroların işlevsel olarak topluluk içerisinde etkili bir iletişim ve bütünleşmenin sağlanmasında katkısı
da büyük olmuştur.
1. 6. Türkü İcrasında Kullanılan Çalgılar
Kayseri’de söylenen türküler, türkü icrasında kullanılan çalgılar bakımından da oldukça zengin bir
çeşitliliğe sahiptir. İcrada bağlama, kanun, cümbüş, ney, keman, yaylı ve mızraklı tambur, kemane tef
gibi çalgıların öne çıktığı görülmektedir (Kınık 2011: 49). Tabii Kınık’ın belirttiği üzere bu zengin çeşit-
liliğin görülmesinde “Kayseri halk müziğinin kaynağı niteliğindeki kişilerin her biri farklı türdeki Türk
müziği çalgılarıyla Kayseri müziğini icra et[meleri]” ile bu kişilerin “Türk halk müziği ve Türk klâsik
müziği eserlerini aynı çalgılarla ve aynı repertuar içerisinde aynı ortamlarda birlikte” çalmalarının tesiri
büyüktür (Kınık 2011: 49). Ayrıca bu durum, “Kayseri merkeze ait türkülere tavır ve üslup olarak [da]
yansımıştır. Bu yansıma sadece icrayla sınırlı kalmamış eserlerin makam dizilerinde de bir zenginliğe
neden olmuştur.” (Kınık 2011: 49).
33