Page 426 - kayseri_turkuleri
P. 426
KAYSERİ TÜRKÜLERİ VE OYUN HAVALARI
EK-1
TÜRKÜLER NEYİ ÇIĞIRIR?
Hafıza, Dil, Metafizik Bağlamında Türkülerin Anlam Dünyası
Dursun ÇİÇEK
Bunca erler evliyalar
Türkü sever türkü söyler
Görür gözlü enbiyalar
Türkü sever türkü söyler, Türküm diyen
Neşet Ertaş
Bu yazıya başlarken kavramsal çerçeve ile ilgili birkaç açıklama yapmak zorundayım. Bir yazıda sem-
bolik bir dil kullanacaksanız yazılanın anlaşılması, en azından yanlış anlaşılmaması için bunu yapmak
zorundasınız. Türkü dar anlamıyla Türki biçiminde “Türk’e ait olan” anlamında kullanılır. Bu tanıma
elbette katılıyorum. Lakin ben bu yazıda türkünün Türk’e ait olan dar anlamının ötesinde insana ait olan
yanını somutlaştırmaya çalışarak, onun hafıza boyutuna, ortak dil boyutuna ve metafizik boyutuna deği-
neceğim. Diğer deyişle türkü derken sadece Türk’ün yakarış biçimi değil, genel anlamda insanın yakarış
biçimini kastediyorum. Bizde türkü, bir başkasında şarkı olarak nitelenen şeyin özünde aynı olduğu bir
gerçektir. Afrika’daki bir ağıt ile Amerika zencilerinin terennümü olan blues’un, Kızılderililerin bozlak-
ları ile İranlıların veya Çinlilerin uzun havalarının anlam bakımından farklı olduğunu düşünmüyorum.
Bir Endülüs flamenkosunda, Portekiz fadosunda, Arjantin tangosunda, Ladino ağıtında, Kızılderili bo-
zulamasında varoluşsal olarak insanın aynı ortak duygu ve bilinç etrafında birleştiğine inanıyorum. Bu
bağlamda türküyü bizatihi öz olarak insana ait bir ses, bir ifade biçimi, bir terennüm ve bir duruş/oluş
olarak tanımlıyorum. Dolayısıyla bu yazıda türkünün varoluşsal anlamı üzerinde durarak, onun imgesel
boyutuna dikkat çekerek, gerek muhayyilede ve gerekse müşahedede neye tekabül ettiğini açıklamaya
çalışacağım.
Ayrılık/Türkünün Varoluşsal Anlamı
Mevlana Ney’in iniltisini anlatırken kamış üzerinden bir ayrılıktan şikâyeti ve onun hüznünü, ferya-
dını, figanını, ağıdını dillendirir. Ney, kendini oluşturan kamışın sazlıktan ayrılmasının derdini sızısını
anlatır. Ondan çıkan her ses ve nefes ayrılığın acısı, uzaklığın hüznü, özlemenin çığlığıdır. Kamış sazlık-
tan ayrılarak Ney adıyla bir varlığa kavuşmuştur lakin bu ayrılığı ortadan kaldırmamakta, üstelik ayrılık-
la beraber Ney’e varoluşsal bir sorumluluk yüklemektedir.
Mevlana’nın burada anlattığı elbette ki temsili bir anlatımdır ve gerçekte insanın hikâyesidir; Hakk’ın
426