Page 87 - kayseride_ticaret_ve_sanayi
P. 87
Kayseri’de Ticaret ve Sanayi
yörelerde ise, insanların ortalama yüzde 85’i doğduğu illerde yaşamakta. Bu, Kayseri’nin
durumunu gösteren çarpıcı bir oran. Mesela Kayseri’de yaşayan Konya nüfusuna kayıtlı
kişi sayısı 4.848 iken; Konya’da yaşayan Kayseri nüfusuna kayıtlı insan sayısı 9.778.
Demek ki, Konya bize göre daha cezp edici.
Cumhuriyet’in Hemen Öncesi Bir Türkiye Görünümü
1910’lu yılların başında Anadolu’nun çoğu yerinde doğru dürüst yol yoktu. “Karayolu”
niteliğinde çok az yol vardı. Ulaşım güçlükle yapılırdı. Önemli ulaşım araçları ise, deve,
at ve at arabasıydı. Kayseri’ye en yakın tren istasyonu Konya Ereğli ve Ankara’daydı. Ada-
na-Ereğli demiryolu inşaat halindeydi. Buralara kadar hayvan ya da arabalarla gidilirdi.
Oradan da trenle İstanbul’a ulaşılırdı. Deniz yolu ile İstanbul’a ulaşabilmek için ya Sivas
üzerinden Samsun’a ya da Yozgat üzerinden Kastamonu, oradan da İnebolu’ya gitmek
gerekirdi. İletişim ise posta tatarları ve telgrafla yapılabiliyordu. Kayseri’ye ilk postane
de 1840’ların başında kurulmuştu. “Kuruluşunun altıncı yılı sonunda 1847’de Posta
Nezareti’nin 23’ü Anadolu’da olmak üzere 37 taşra posta müdürü vardı. Buna mukabil
15 büyük posta yolu açılmış, tatarlar bu caddeler üzerinde 2.062 saatlik bir mesafeye
postayı taşımış, yani bu arada muntazam postacılık yapılmıştır. Dersaadet (İstanbul)
yolu için 186 saatlık bir süre belirlenmişti.” (Yazıcı, Nesimi)
Aynı yıllarda telgraf şebekesinin de yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz. “Önce-
likle başkent İstanbul ile ülkenin belli başlı önemli merkezleri arasında telgraf hattı
kurulmuş, çalışmalar 1853’ten itibaren yaklaşık on beş yıl içinde tamamlanmıştır. 19.
yüzyılın sonlarına doğru ise ana yollar dışında kalan tali yolların birbirine bağlanması
sürecine geçilmiş, bu aşamada padişahın irade-i seniyyesi ile yüz bir yerleşim birimine
hat çekileceği duyurulmuştur. Develi bu yüz bir yerleşim biriminin içinde yer almıştır.”
Uzun uğraşılar sonunda, vatandaşın da katkısıyla Develi’ye telgraf hizmeti verilmeye
başladı.(15 Ekim 1903)(Süme, Mehmet)
19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında katıldığı savaşlar sonunda çok zayıflayan
Osmanlı Devleti, son günlerinde ekonomik yönden çökmüş bir ülke görünümündedir.
Savaşların finansmanında iç kaynaklar yetersiz kalmış ve yüksek miktarda borçlanmaya
(Kırım Savaşı/1854) gidilmiştir. Borç ödemede zorlanma başlayınca “Umumi Borçlar
İdaresi” (Duyunu Umumiye) kurularak, devlet gelirlerine “alacaklılar” el koymuş,
yabancılar “alacaklarını” bizzat kendileri tahsil etmeye başlamış. Yine 1800’lerin başında
yoğunlaşmaya başlayan, 1900’lerin ilk çeyreğine devam eden iç karışıklıklar ve savaşlar
ülkeyi “harap ve bitap” bir duruma düşürmüş. Bu nedenle, özellikle 19. yüzyılın siyasi,
87