Page 89 - kayseride_ticaret_ve_sanayi
P. 89

Kayseri’de Ticaret ve Sanayi
               Bu tespit önemli. Şunun için önemli; dönemleri anlatırken, sapla samanı birbirine
            karıştırmamak için. Karıştırırsak, “şöyle olsaydı”, “böyle olsaydı” gibi “anakronik”
            yaşarız yani dönemleri birbiri ile karıştırırız. Unutmayın; sosyal olaylar gibi ekonomik
            olaylarda da bir nedensellik; devre uyma gibi bir zorunluluk var. Aksi durumda, “oyun”
            dışında kalırsınız. 18. yüzyılın ortasından itibaren başlayan ve Cumhuriyetle devam
            eden idarede, eğitimde, hukukta, siyasette ve ekonomide ortaya çıkan, başarı durumu
            her zaman tartışmaya açık “modernleşme” hareketlerine bu gözle bakmak gerekir.
            Demem o ki; bu süreçte kendisine has yeni bir şey icat edilmemiş, “çağın gereklerine”
            ulaşılmak istenmiş.

               Pamuk hocaya kulak vermeye devam edelim: “Cumhuriyet Dönemi’nin en önemli
            iktisadi-toplumsal gelişmelerinden birisi, Müslüman-Türk burjuvazisinin ortaya çık-
            masıdır. 19. yüzyılda bir Müslüman-Türk burjuvazisinden söz etmek mümkün değildi.
            Lonca düzeninin henüz ortadan kalktığı o dönemde, ortada dükkanlar, küçük ölçekli
            işletmeler ve tüccarlardan başka bir şey yoktu. O zamandan bu yana üç sanayileşme
            dalgası yaşandı. 1930’larda devletçilik döneminde sanayileşmenin önderliğini devlet
            işletmeleri yaptı.
               İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan ithal ikamesi sürecinde, sanayinin denetimi
            özel sektöre, özelliklede İstanbul bölgesindeki holdinglerin eline geçmeye başladı. 1980
            sonrasında, sanayileşme sürecinin Anadolu’daki yeni sanayi merkezlerine doğru yayıl-
            maya başlaması ise, tüm sınırlamalarına karşın, üçüncü dalgayı oluşturuyor. (…)Kimi
            Anadolu kentlerinde ortaya çıkan bu gelişme, tarım ve ticaret ağırlıklı bir ortamdan
            sanayi kapitalizmine geçiş olarak yorumlanabilir.”
               “Türkiye’nin değişimi üzerinde nüfus artışı kadar göç de çok etkili. Burada da
            ekonomi çok ağırlıklı bir etki taşıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’de Osmanlı İmpa-
            ratorluğu’ndan devraldığı yapıda Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH), yani ekonominin bir
            yıl içinde üretebildiği bütün mal ve hizmetlerin piyasa fiyatı cinsinden toplam değeri,
            570 milyon dolardı. Bunun yüzde 40’ı tarım kesiminde üretiliyordu. Tarım kesimi, en
            azından göreli olarak, nüfusu besleyebilecek durumdaydı.

               Göreli olarak sözünden kastettiğim, öteki kesimlerin (sanayi ve hizmetler kesimleri)
            yarattığı gelirin tarım kesiminden düşük kalması konusudur. Bugünkü Türkiye’nin
            GSYH’sı yaklaşık 800 milyar dolar. Bunun yalnızca yüzde 9’u yani kabaca 70 milyar
            dolarlık bölümü tarım kesiminde üretiliyor. Yani tarım kesimi artık göreli olarak bile
            çekici bir alan olmaktan çıkmış bulunuyor. Bunun sonucu olarak tarım kesiminde
            istihdam hızla düşüyor. 1923’te tarım kesiminde, istihdam oranı yüzde 70 ile bugün
            yüzde 15-20’lere düştü. (Eğilmez, Mahfi)





                                                                                    89
   84   85   86   87   88   89   90   91   92   93   94