Page 39 - Kültepe Kaniş
P. 39
Giriş
Asur’da yapılan kazılarda bu dönemi aydınlatan herhangi bir belge bulunmadığı gibi,
Anadolu’dan gönderilmiş tabletler de bulunamamıştır. Bu durum Kültepe tabletlerinin
önemini daha da arttırmaktadır.
Tabletler arasında iş mektupları ve borç senetleri büyük grubu oluşturmaktadır.
Mahkeme tutanakları, çeşitli kayıt ve listeler sık rastlanan belgelerdir. Daha az sayıda
olmak üzere, evlenme-boşanma, evlatlık alma ve miras gibi aile hukukunu ilgilendiren
belgelerle, köle, ev ve tarla satış senetleri bulunmaktadır. Tabletlerde özellikle Ana-
dolu’nun yerli halkının günlük hayatı, edebiyatları, din ve inançları hakkında hemen
hemen hiçbir bilgi yoktur.
Ülkemizde Kültepe tabletleri üzerinde ilk sistematik çalışmaları yapan bilim adamı
Hocam Prof. Dr. Emin Bilgiç’tir. O ilk bulunan yayınlanmış veya yayınlanmamış 3 bin
kadar tablet üzerinde çalışarak, Anadolu’nun yerli dillerine ait kelime malzemesini yer,
tanrı, şahıs adları ve appellatifler bakımından tahlil ve tasnif etmiştir. Yaptığı filolojik
değerlendirmeler sonucunda, Hititler’in Koloni devrinde Anadolu’da bulunduklarını
daha o tarihlerde ortaya koymuştur.
Parlak Hitit kültür ve uygarlığının oluşmasında, yerli Anadolu kültürleri yanında,
Koloni devrinde hayatın her alanında etkili olmuş Mezopotamya kültürüne ait unsur-
ların payının da büyük olduğu inkâr edilemez.
Kültepe tabletleri, sadece Eski Anadolu tarihi için değil, Eski Mezopotamya tarihinin
iyi bilinmeyen bir döneminin aydınlatılmasında da çok önemli kaynaklardır. Hititler,
Hurriler ve Urartular’dan kalan yazılı belgelerin de okunmasıyla, Anadolu tarihinin
yaklaşık 1500 yıllık dönemi önemli ölçüde aydınlanmıştır. Diğer taraftan, Asur Tica-
ret Kolonileri devrinde, esasında ticarî de olsa, Asur-Anadolu arasındaki sıkı ilişkiler
Anadolu’da kültürel, sosyal, ekonomik ve idarî alanda önemli sonuçlar doğurmuştur.
Bu ilişkilerin şüphesiz en önemli sonucu Anadolu halkının yazıyla tanışması, yazı
yazmasını öğrenmiş olmasıdır.
Kendisi de Mezopotamya’da çeşitli merkezlerdeki kazılara katılmış olan tanınmış
düşünür Dr. H. Frankfort, Türkçe’ye de çevrilmiş bulunan “The Birth of Civilization in
the Near East” adlı eserinde, “Mezopotamya ve ondan aldığı etkilerle uygarlığa adımını
atan Mısır dışında, uygarlık hiçbir yerde kendiliğinden bir iç gelişmenin ürünü olarak
doğmamıştır. Uygar yaşam biçimi dünyaya, suya atılan bir taşın yarattığı genişleyen
halkaları anımsatırcasına Yakındoğu’daki bu merkezden yayılmıştır.” demektedir. Dr.
H. Frankfort bu iddiasını elbette ki Mezopotamya ve Mısır’da ortaya çıkarılan binlerce
belge ve kültürel kalıntının büyüsü altında söylüyordu. Aradan geçen 50 sene içerisinde
Anadolu’da ortaya çıkarılan arkeolojik ve filolojik buluntular göstermiştir ki, Mezo-
potamya ve Mısır’ın yanında, Anadolu’da da uygarlık büyük ölçüde bir iç gelişmenin
39