Page 10 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 10

Kuyu’nun ağızlığına vermiş, ince  kıyılmış tütünden
                                  sardığı sigarayı tüttürüyor, beline çapraz  doladığı
                                  fişeklikteki mermilerin  sarı kapçıkları gün  ışığında
                                  parlıyordu.  Mavzeri hemen elinin  altında ve tıraşsız
                                  yüzünde karanlık çizgiler dolaşıyordu. Bütün gün
                                  niyette ki evleri kolluyor, arada bir gökyüzünü
                                  seyrediyordu.
                                      Gavur Hacı o vadideki evlerin, bağların kendisinden
                                  sorulduğuna inanırdı. Kulaklı Bağları’nın orta yerindeki
                                  Boncuk Kuyu’dan niyeti gözler, gözüne kestirdiği
                                  kişiden haraç isterdi. Bir türlü jandarmanın eline
                                  düşmüyordu.    Kulaklı   Bağları’nda   üzüm    vaktini
                                  bekleyenler bir avuç yaşlı, kadın  ve çocuktu. O
                                  insanlar, Gavur Hacı’nın şerrinden korkuyor, evlerinden
                                  bile dışarı çıkmıyordu.
                                       Yılanlı Dağı’nın çatal doruklarından, Demirci Yazısı
                                  olduğu gibi görünürdü.  Şehirle Yılanlı Dağı arasında
                                  uzanan ovaya Demirci Yazısı denir ve şehirden gelen
                                  jandarmalar, Demirci Yazısı’nı baştan sona geçtikten
                                  sonra, Mahrumlar Bağı’na, Kulaklı Bağları’na ve Yılanlı
                                  Dağları’na ulaşırdı. Jandarma atlılarının çıkarttığı toz,
                                  Yılanlı Dağı’ndan hemen fark edilir, asker kaçakları ve
                                  eşkıyalar sırra kadem basardı.
                                       Hacı’nın işi Boncuk Kuyu’nun ağızlığına yaslanıp,
                                  uykulu gözlerle evleri seyretmekti. Öğle vakti akasya
                                  ağacının gölgesi kuyunun ağızlığına kadar uzanıyordu.
                                  Hacı gölgeler içinde oturur, kuyunun yalağına konan
                                  rengarenk kuşlara bakar, taş çağlayandan öten
                                  kekliklerin sesini  dinlerdi. Bazen akan bulutları görür,
                                  gökyüzünün derinliğini düşünür, fakat engin boşluğa
                                  akıl sır erdiremezdi.
                                       İşi, etrafa korku salmak ve haraç almak için plan
                                  üzerine plan yapmaktı. Her zaman karnı aç, her zaman
                                  uykuluydu.  Şimdi de Koyun Baba  tarafında dönenen


                                                            2
   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15