Page 332 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 332
Ahmet o çevrede Şükrüye’nin sevgisini bulacak, ondan
güç alacaktı.
Yılanlı Dağı’na, Minare Kaya’ya, Gölgeli Kaya’ya,
Yiğitler Kaya’sına, Kızlar Hanı’na son bir kere daha
baktı. Sevgi dolu insanlarını, komşularını gördü.
Göğsünde sakladığı çevreye bir kere daha dokundu.
Dişlerinin arasından, şu güzelim ağaçlara, bağlara, bin
bir anısını taşıyan dağlara, topraklara kolay sahip
olunmuyor dedi. Komşularının ve insanların mutluluğu
için savaş şart görünüyordu. Herkesin bir vatanı vardı.
Ona saygı göstermek gerekirken, haklarını hiçe
saymak savaşları doğruyordu. Savaş ise kan ve ölüm
demekti. Bunları düşününce ürpertiler içinde kaldı.
Yaşamak için kan dökmek gerekli olmamalıydı. Ne
yazık ki şimdilik insanlar bunu anlayamıyor, kan ve
ölüm saçıyordu. Daha insanların dostça yaşamalarına,
insanlığın yüce değerlere ulaşmasına çok vardı.
Ahmet’te bu kavgada yerini alacak herkes gibi o da
savaşacaktı. Her türlü yokluğa ve vahşete dayanacak,
sevdiklerinden güç alacaktı. Artık savaş zamanıydı ve
her şeye katlanacaktı. Savaşın yanlışlığına rağmen,
savaş ve ölüm gerçeği Ahmet’in gözlerini yaşarttı.
Yöneticilerin dizginsiz ihtirasları savaşa neden
oluyordu. O da savaş kervanına katılacak, sonuna
kadar savaşacaktı. Gözyaşlarını kimselere göstermek
istemedi. Atını döndürdü savaşmak için yollara düştü.
Onun askerliği böyle başladı.
2007-2009 Süleyman Sağlam
324