Page 331 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 331
Ne var ki şubeye teslim gününe pek az bir zaman
kalmıştı ve o zaman hemen geçti. Düğün dağıldı ve
Şükrüye’nin yakınları köylerine döndü. Davulcu ve
zurnacı şehre indi. Kara İsmail, dost hayvanlarının
yanına çekildi. Komşular yine asker mektubu bekledi.
Ne var ki Ahmet’in ayrılık vakti de gelip çattı. Ahmet’in
ayrılacağı gün kimse ağlayıp sızlamadı. Hacı Mustafa
Efendi, oğlunun sırtını okşuyor, insanın vatanı için
savası en büyük şeref ve sevaptır diyordu. Nazmiye
Nine, Emine Ana, Ayşe gelin gözyaşlarını göstermek
istemiyor, Şükrüye ise Yıldız Köşkü’nden inmiyordu.
Kara İsmail tozlu yolda yeniden göründü. Ahmet’i
kutluyor, çok eziyet çekeceksin amma, sağ salim
dönüp geleceksin diyordu. Hacı Mustafa Efendi’nin
yağız atını komşu Möhübe dizginlerinden tutmuş, atın
boynunu, sağrısını okşuyordu. Gözleri yaşlı, “ Yunus
Çavuş’umu bul, bulda selamımı söyle, sağ salim
dönmesi için dualar ediyorum “ diyordu. Ahmet ise
Kara İsmail’in, Nazmiye Ninenin, anasının, babasının
ellerinden öptü. Yeğen Hayriye’yi kucakladı ve ardına
bakmadan ata binip dizginleri kavradı.
Hayvana sıçrayıp bindiği zaman artık savaşın içinde
olduğunu, kan ve ateşle yaşayacağını biliyordu. Sanki
düşmandan hınç alıyor gibi atı sertçe mahmuzladı.
Hayvan önce bir durakladı ve sonra ok gibi fırladı.
Doludizgin Cırık Gediği’ne ulaştığında, tüm niyet
halkının evlerinin, sekilerinin önünde dikildiğini, hemen
herkesin el sallayıp selamladığını gördü. Gözleri
yaşararak onları seyrederken, göğsünde sakladığı
çevreye dokundu. Şükrüye çevreyi birkaç gecede
işlemiş ve Ahmet’e okuyup üfledikten sonra vermişti.
Çevrede Şükrüye’nin kokusu vardı. Sevgi ile işlenen
çevrede, Ahmet’e kurşun değmemesi için dualar
yazılmış ve Ahmet’e sağ salim kavuşma dilenmişti.
323