Page 96 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 96

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

            kadın ellerini avuçlarına aldı. Çok güngörmüş yüzünde müzmin bir hüzün: “
            Bu topraklarda kan güllerinden gayrı çiçek açmaz kızım.” dedi.

               Son dönemeçte kaybolana dek baktı arkalarından. Eve girdi. Yatağının
            yanındaki el oyması, maun sandığı açtı. Bağdaş kurup oturdu başına. Açılan
            kapakla keskin bir naftalin kokusu doldu odaya. Usulca açtı en üstteki bohçayı.
            Anılar zerrelere dağılıp tutundu her bir eşyaya. Etek uçları sararmış gelinliğini
            okşadı. Koydu kenara. Leyla’nın ilk patiklerine attı elini. Bir gece boyu uyuma-
            dan örmüştü. Koydu kenara. Gül kokulu tespihleri, iğne oyalı çemberleri, tığ
            işi havlu oyalarını, deste deste anıları, inci inci yaşlarla koydu kenara. Sandığın
            dibindeki son bohçayı çıkardı. İki kat çamaşırın üzerine kurulmuş bir kehribar
            tespih… Beş yıl oldu toprağa vereli. Beş yıl mı, beş asır mı?… Fatıma! Yetim
            kız… Bir kızıyla kaldı genç yaşında. Anılardan sıyrıldı. Sandığı kapattı geçmişin
            üzerine. Kalktı, pencereyi açtı. Boğulan ruhunu havayla doldurdu. Uzakta bir
            ağaç takıldı gözlerine. Yalnız bir ağaç… Tıpkı kendi gibi… Ağaç değildi elbet.
            Ama kökleri vardı. Sonra Leyla’nın düzenli soluğuna kulak verdi. Leyla umu-
            duydu. Tek tutar dalı… Dikili ağacı…
               Günlerce düşündü Fatıma. Akşam gitmeye karar verdi. Sabah uyandı, vaz-
            geçti. Ağustosun ortasında üç gün üç gece hiç durmadan yağmur yağdı. “Dur
            hele! Çamur çaylak kurusun düşerim yola.” dedi. Oysa oluklardan akan su
            değil zamandı. Bir akşam iki rekât namazını kılıp yattı istihareye. Kaç zaman-
            dır böyle uyku tatmamıştı. Bir ırmağın kenarında gördü kendini. Usul usul
            dalgalanan suyu elinde, şırıltısını kulaklarında hissetti. Ardına baktı, Leyla’nın
            kıkırdayan sesi… Gülümsedi. Her işe başladığı gibi, “ Bismillah” deyip ayağını
            daldırdı suya. Ilık su bütün vücuduna yürüdü. Bir “oh” la uyandı uykusundan.
            Beklediği işaret gelmişti.
               Bahçeye çıktı önce erik ağacını suladı sonra elma ağaçlarını. Yediveren
            güllerini de unutmadı. Ayrık otlarını yoldu. Boynu bükük domates fidelerini
            çubuklara tutturdu. Kediye de suyunu koydu. Bitip tükenmeyen uzun bir gün
            oldu. Nihayet gece tüllendiğinde küçük bir çanta aldı eline. Kendisine hiçbir
            şey koymadı. Leyla’ya ne gerekse… Camın önüne kuruldu. Dışarıyı kollamaya
            başladı. Böyle ne kadar oturdu bilmiyordu. Tam uykuya yenilecekken karşı
            evin ışığı yandı. Dökük bir pikap homurdanarak döndü köşeyi. Birazdan kanlı
            bir balgam tükürecek aksi bir ihtiyarı andırıyordu. Leyla’yı uyandırdı. Kız
            uyku mahmuru gözlerini ovuştururken giydirdi, hazır etti. Eşiğe attı adımını.



            96
   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100   101