Page 100 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 100

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

            sırtına giymişti. O, yetmiş senelik ömrünü bu ağaca bağışlamış da gitmişti sanki.
            O, can… O, ilk erkek arkadaşım… O, ilk masal kitabım… O, komşum…

               Zaman, ışığını buldu ve yeni bir gün daha başladı. Kendimi bulamadan
            başladığım yeni bir gün ile göz gözeydim işte! Gün, bana ne söylemek istiyor?
            İki polis, ceviz ağacının yanında, bir görevli adam o güzel ağacımın köklerine
            doğru kazıyor. Bakışlarım dikleşiyor. Gözlerim ayağa fırlamış da yön bulamıyor
            sanki. Neler oluyor? Âşikâr edecekler sırrımı. Karşı apartmandaki Ayşe Hanım
            meraklı bakışlarla göreceklerine şahit olmak için balkonunda bekliyor. Kuca-
            ğındaki çocuğun ağlamasına aldırmıyor bile. Bir yandan da pencereden kafasını
            uzatmış alt komşusu Zeliha teyzeye bağırıyor. “Şikâyet varmış, diyorlar.” Yaşlı
            teyze, sabırsız sorgusuyla “Polis oğlum ne şikâyetiymiş bu?”Polis, eliyle sakin
            olun dercesine işaret verince “Adam mı öldürüp gömmüşler?” diyerek mesele-
            nin peşini bırakmıyor. Yanındaki polis “Hımm… Teyzecim, sen sürekli böyle
            pencereden mahalleyi teftiş mi edersin? Belki de adamı öldürürken gördün.”
            Kadın, korkuya boğduğu gözlerini içeriye doğru çekerken dudak ucunda “Ne
            görmesi… Ben yaşlı bir kadınım. Torunumun okul servisi dışında pencereye
            bile yaklaşmam.” diye mırıldanmaya başlıyor. Kendini iyice odasının içine
            çekerken elini bağırmamak için ağzına kapatmış olsa da sesi penceremi taşlıyor.
            “Ne cinayetiymiş? Adam bizim mahalleden miymiş? Kaç yaşındaymış? Vaaaah
            vaaaaah!..”

               Yanlış yeri kazıyorlar. İçim rahatlıyor biraz. Korkuyor muyum da titriyorum,
            bilmiyorum. Ama dokunmayın diye bağıracak kadar da cesur buluyorum ken-
            dimi bir an. Sonra kendimi toparlıyorum. “Yanlış yeri kazıyorlar. Şüphelerini
            keskinleştirmenin bir anlamı yok!”

               Mahallemizin Deli Nazım’ı görevlilerin yanına hiç çekinmeden yaklaşıp ceviz
            ağacının altında bağdaş kuruyor. Polisler, garip bakışlarını adamcağızın rahat
            ve mütebessim yüzüne bırakacak oluyorlar ki Deli Nazım bağırmaya başlıyor.
            “ Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz/ Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane
            Parkında/ Budak budak şerham şerham, ihtiyar bir ceviz/ Ne sen bunun far-
            kındasın ne de polis farkında” Polis, garip bulduğu bu halin hemen dışında
            kalmak istercesine Deli Nazım’ın kolundan tutuyor. “Kalk amcam kalk, yasak,
            yasak…” Yoldan geçen orta yaşlı Fahri amcamız polis memurlarına dönüyor.
            “O, mahallemizin delisidir. İsmini bilmeyiz. Ceviz ağacına sevdasını biliriz. Belki
            o da Nazım Hikmet gibi sevdalısından ötürü bu ağaca sığınıyordur diye Deli



            100
   95   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105