Page 98 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 98
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
sıkıştırdı. Altının sıcaklığını hisseden adam eksik dişlerini göstererek sırıttı. Ertesi
gün tan ağarmadan demir kapı gıcırtıyla açıldı, kapanması bir oldu.
Köhne binayı ardına alıp elinde Leyla’nın eli yüzünü taze güne döndü. Umutla
doldu. Sınırı çizen dikenli telleri görebiliyordu. Adımları sıklaştı. Leyla elini
bırakıp koşmaya başladı. Kollarını tıpkı bir uçak gibi açarak çığlıklar atıyor,
daireler çiziyordu. İleride nazlı nazlı salınan gelinciklere yöneldi. Bir bal arısı
gibi şendi. Fatıma tedirgin oldu. Bu, kızıyla arasına giren en uzak mesafeydi.
Var gücüyle bağırdı: “ Leylaaaaaa!” Tam bu sırada kâinatı sallayan bir ses…
Toz, duman… Kan revan… Yan devrilen bir dünya…
Hiçbir yeri acımıyordu. Bu ılık ılık akan kan gelinciklerden mi sızıyordu?
Dudakları kuruyor, ruhu çekiliyordu. Ah!.. Azez’in ışıkları, sönmüştür şimdi.
Çamurlu sokaklarında çocukları ne şendi. Bir avuç toprak alabilseydi ya da
Leyla’nın gözlerini… Kadife bakışı da kâfi…Hafifledi, tüy misâli… Bir ırmağın
kenarındaydı. Usul usul dalgalanan suyu elinde, suyun şırıltısını kulaklarında
hissetti. Leyla’nın kıkırdayan sesi… Gelincikler… “Bismillah” deyip girdi suya.
Bir “ah”la daldı sonsuzluk uykusuna…
Leyla… Mıh gibi çakıldı yere… Göğsünde şakıyan kuşlar yitirdi ezgilerini.
Elini cebine attı. Sihirli taşını sıktı avucunda, kapadı gözlerini. Öylece bekledi,
geçsin diye. Geçmedi...
98