Page 99 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 99
Mükrime Dilekçi Zengin | Ceviz Ağacı
Ceviz Ağacı
M ükr ime D ilek ç i Zen gin
“Kendini tashih etmelisin. Zira sen de bir esersin. Vakitle dost ol ki ruhun
inşası nasibin olsun. Hayır, hayır ağlama! Ama gözlerin yüreğinden geçsin.”
Boyası beyaz renginden iyice uzaklaşmış ahşap penceremin kıyısına sığınmış
başım… Birkaç dakikalığına dalmış olmalıyım. Ruhuma hitap eden annemin
sesiydi. Gözlerim, günlerdir uykusuz kaldığım için beni uyarıyor; ayaklarım,
yatağıma gitmem için bir çocuk edasıyla mızmızlanıyordu. Umursamadım.
Çünkü gecenin sessizliğinde kulağıma gelen her fısıltı, davudî bir ses ikram
ediyor ve gözlerimin önüne dikilen her ima, muhteşem perdeler açıyordu.
Düşündüm. Umut, balığın gönül suyuna düşmesi ve kişinin de oltasıyla gön-
lüne sahip çıkması mıydı? Bilmiyorum. Ama sanırım gönül suyum azalmıştı ki
her sabah kendimi harap buluyordum. Yıldızlar kaysa bile gökyüzüne sımsıkı
tutunmaktaydılar ya beni geceye çeken buydu belki de. Gece tamamlanmadan
kendimi tanımak istiyordum. Sanki işte o vakit sabaha ulaşabilecek ve günün
ışıklarını selamlayacaktım.
Annemin rüyama yazdıklarını tekrar ettim. “Kendini tashih etmelisin.”
Doğru. Bazen bir cümle ne kadar sağlam durursa dursun imla hataları onu
başka anlamlara devirebilirdi. Kelimeler, sözlüğümün arasında bir o yana bir
bu yana yatarken yol, ışığı sorgularcasına bulanık. Şehre sis çökmüş değilse de
herkes bir buğunun ardından rolünü oynuyor. Dünden kalan üç beş kelime…
Kırıntılarla da olsa yeni bir cümle ile başlamak lâzım, inşâ olmak için.
Bahçedeki yeşile kundaklanmış, her dalına umut asmış ceviz ağacını yine uzun
uzun seyrettim. Kökleriyle toprağa güvenmiş, onun söylediklerini gövdesiyle,
dalıyla, yaprağıyla tercüme etmiş bir mütercim o. Hatta yaşına rağmen dalla-
rından sarkan altı yedi kadar ceviziyle de yiğitliğini ispatlıyor gibi. Fotoğrafını
çekip duvarıma asacağım kadar küçük, gördüklerimi anlatamayacağım kadar
büyük olan bu ceviz ağacı en fazla dört yaşındaydı. Ama yetmiş senelik ömrü
99