Page 40 - İbrahim Tennuri
P. 40
Dr. Mustafa Fidan
C- Bitiş Bölümü: Bitiş bölümleri konunun işlendiği bölüm gibi çeşitlilik arz etmez.
Genel hatlarıyla bir plan verebiliriz. Hâtime, Hâtimetü’l-Kitab denilen bu kısımda
Tanrı’ya hamd ve sena, sultân ve saltanatının devamı için dua, şairin kendisini övmesi,
tanınmış mesnevileri ve şairleri anma, eserine verdiği ad, hasetçilere, eseri yanlış
istinsah eden yazıcılara hatırlatma, mesnevinin beyit sayısı, mesnevinin yazılışıyla
ilgili tarihi belirten beyit, okuyucudan hayır dua isteme ve mesnevinin veznini belir-
tildiği beyitler vardır. Mesnevilerde yukarıdaki özelliklerin tamamı olmayabildiği gibi
konular yer değiştirmiş de olabilir. Bu nazım şekli edebiyatımıza İran Edebiyatından
geçtiğinden dolayı İran şairlerinden Feridüddin-i Attâr (1119-1193), Nizami (1150-1214),
Sa’di (1212-1292), Emir Hüsrev (öl. 1355), Hacu-yı Kirmani (öl.1327) ve Molla Cami’den
şairlerimiz etkilenmiştir.
Türk şairleri üzerinde etkisi yönünden ön sırada bulunan Türk olmakla birlikte
eserini Farsça olarak yazan Mevlânâ Celaleddin-i Rumi (1207-1273)’dir. Anadolu’da
yazılmış olan birçok mesneviyi, gerek şekil ve gerekse muhteva yönünden etkileyen
eser, bu nazım türüne verilen adın özel ismi olmuş, “Mesnevi” denildiği zaman Mev-
lânâ’nın bu eseri akla gelmiştir.
İleride açıklanacağı üzere İbrahim Tennûri dahi “nây, def, çenk,” gibi konuları
işlerken Mevlânâ’dan yer yer tercümeler yapmıştır. Türk edebiyatında ilk mesnevi
Yusuf Has Hacib’in (462-1069) yılında yazdığı Kutadgu Bilig olup bu eser İslami
Türk Edebiyatının ilklerinden sayılır. Fert ve cemiyeti konu olarak alan, aralarındaki
münasebetleri tesbit ve doğru yolu göstermeyi gaye edinen bu eser; tevhid, na’t,
hükümdarın medhi gibi bölümleri ihtiva eden giriş kısmı ile şekil bakımından tam
ve mükemmel bir mesnevidir. Muasırı olan İran mesnevilerine benzer. Ancak burada
Türk Halk nazım şekillerinden alınmış dörtlükler de sokulmuş olduğu gibi sonunda
asıl eserden biraz farklı olarak tam rnutarakib bahri ile kaside şeklinde parçalara
tesadüf olunur. Kutadgu Bilig’den sonra uzun bir fasılayı rnüteakib İslam ülkelerinin
çeşitli yerlerinde meydana gelen Türk Edebiyatının en eski eserleri arasında hatta
diğer nazım şekilleriyle yazılmış çok sayıda mesnevilere rastlanır.
Bu arada Anadolu’da XIII.yüzyılda yazılmış olan Ahmet Fakih’in pek kısa Çarh-nâ-
me’si, Şeyyad Hamza’nın 1517 beyitlik Yusuf ve Zeliha’sı, XIV. Yüzyılın başlarında Gül-
şehri’nin (717-1317) de Attâr’dan oldukça değiştirerek tercüme etttiği Mantıku’t-Tayr’ı,
Âşık Paşa’nın (730h.) (1330 m.) da yazdığı tasavvufa dair Garip-nâme’si zikredilebilir.
Aynı yüzyıldan itibaren başta Anadolu olmak üzere Azeri ve Çağatay sahalarında da
kuvveti ilerlemeler kaydeden Türk Edebiyatı’nda İran Edebiyatı’nın derin tesirleri
görülmektedir. Bunun neticesi olarak mesnevi tarzında Farsça eserler taklit ve ter-
cüme edilmiştir. Nitekim Behişti, Hamdullah Hamdi (öl. 914h. 1503 m.), Yahya Bey
40