Page 15 - ibrahim_tennuri_gulseni_niyaz
P. 15

Birinci Bölüm | İbrahim Tennûrî

                                              Hayatı




               Soy itibariyle hem anası, hem de babası Oğuz boyuna mensup bir Türk’tür. Tennû-
            ri’nin babası; Sivaslı olup Sarraf-zâdelerden Hüseyin Beydir. Sivas’ta sarrafçılıkla meşgul
            olurken Orta-anadolu’nun ticaret merkezi olan Kayseri’ye gelip buraya yerleşmiştir.
            Tennûrî Hazretleri’nin anne tarafı aslen Amasyalıdır. Fakat Şeyh İbrahim Tennûrî’nin
            Sivas’ta mı, yoksa Kayseri’de mi veya Amasya’da mı doğduğu belli değildir.

               İlk tahsilini Kayseri’de yaptıktan sonra, ilmi ve ahlâkı ile ünlü Konyalı, Sarı Yakup
            Efendi’nin yanına gitmiş ve O’nun yanında zâhirî ilimleri tahsil ederek ilmî olgunluğa
            ulaşmıştır. Hocası Sarı Abdullah Efendi Hakk’a yürüdükten sonra 842/1438 yılında
            Kayseri’ye gelmiş ve Hunat Hâtun Medresesi’nde müderrislik görevine başlamıştır.
            Ancak bu Medrese’de bir müddet görev yaptıktan sonra, medresenin vakfiyesinde
            “Müderris ve cümle müstefidin Hanefiyyü’l-Mezheb olalar” şartı nedeniyle görevinden
            ayrılmıştır. Çünkü İbrahim Tennûrî Şâfi’i Mezheb’inden olduğu için vakfiye şartına
            uyarak görevi bırakmıştır.

               İbrahim Tennûrî’nin, ahlâki olgunluğunu, ilmî yeteneğini ve irfânını yakinen bilen
            Kayseri eşrâfından birçok kimse ve yakın dostları İbrahim Tennûrî Hoca’ya gelerek
            O’na kimselere, çıkarcı olmadığını bilakis bir tavır adamı olduğunu gösteren şu cevabı
            vermiştir: “Bir Müderrislik için, bir mezhep değiştirilmez.” Böylece insanlık haysiyetini,
            ilim vakarını açıkça belirtmiştir.
               Kendi ilmini çekemeyen dar düşünceli arkadaşlarıyla helalleşerek, Hunat Medre-
            sesi’ndeki müderrislik görevinden kesin olarak ayrılmıştır. Bu davranışıyla İbrahim
            Tennûrî gerçek bir ilim adamı ve gerçek bir tavır adamı olduğunu göstermiştir. Baba
            tarafından zaten zengin bir aileye mensup olan İbrahim Efendi, maddeten kimseye
            muhtaç olmadan hayatını kendi evinde ve yakın dostlarıyla devam etmeye başlamıştır.
               Müderrislikten ayrılan İbrahim Efendi, uzlete çekilip kendini ibâdete vermiş ve
            Kur’ân okuyarak tasavvufla meşgul olmaya başlamıştır. Bu durumda iken giderek Allah
            sevgisi içini doldurmuş, her ne zaman Kur’ân-ı Kerim okunsa, dinlese kalbinde bir ateş
            peyda olur, burunları şişer, ağlarmış. Hatta içinden, ruhundan bir şey çatlar gibi olur,
            bayılıp kendinden geçermiş.
               Zârirî ilimleri bitirdikten sonra, mâneviyata yönelmiş, kendisine mürşid aramak
            ve bu konuda yetişmek üzere Erdebil’e gitmeyi düşündü ise de, bundan vazgeçerek
            Akşemseddin’e intisab etmiştir. İbrahim Tennûrî fıtraten şâir olduğu için, bu yönde de,
            kendisini yetiştirme sahası buldu. Çünki bulunduğu Sivas, Kayseri ve Konya şehirleri



                                                                                    15
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20