Page 17 - ibrahim_tennuri_gulseni_niyaz
P. 17

Birinci Bölüm | İbrahim Tennûrî

            sofrası aç gözümü doyurdu. İlk gecede dörtyüz rüya gördüm. Unutmayım diye sabah
            ezanı okunduğunda elime kalem - defter alıp, gece gördüğüm rüyaları bir bir yazdım.
               Her akşam iftar için Şeyh Hazretleri bir çanak bulamacı, bir ekmek ve bir testi suyu,
            bana hizmetçileri ile gönderirdi. Halvetteki arkadaşlarımın az yediklerine bakarak ben
            de az yemeyi düşünerek ertesi gün gelen yemeği geri gönderdim. Şeyh durumu anlayıp
            beni azarladı ve:

               “Kendi kendine iş yapmak Sâlik’in işi değildir. Bu çeşit hareketler, nefsin iyisi” göster-
            diği kötü şeylerdir. Kendi isteğine göre iş yapan Sâlik’in yüzüne vuslat kapısı kapalıdır.
            Tabîbin seni göremez mi? Senin meşrebin bunu; onların meşrebi onu gerektirir” buyurdu.
            O gün hergünkinin iki katını gönderip geçmişi telafi etti. Böylece halvete devam etti.

               Halvette Şeyh Hamza-i Şâmî, Şeyh Abdürrahim-i Mısrî ve Şeyh Muslihiddin bin
            Attâr ile birlikte idim. Şeyh onlara riyazat emretmişti, fakat buna riyazet vermedi. Ona
            döndü ve buyurdu ki:
               “Senin meşrebine riyâzet lazım değildir” buyurdu. Nihayet seksen yedinci gece ki
            “Berat Gecesi” idi. Gönlüm bir sahan yağlı pilavı, tenha bir yerde, yalnız başıma yemek
            arzuladı. Nefsin bu arzusundan vazgeçmeye çalıştırma da mümkün olmadı. O anda
            Şeyhin hizmetçisi bana gelip, “seni şeyhimiz istiyor” dedi. Şeyhin huzuruna varıdığımda,
            onun elinde yağlı bir sahan pilavı bana uzatıp:
               “Şemseddin burada yoktur; öyle zannet, utanma istediğin kadar ye” dedi. Ben de
            pilavdan hiçbir tane dahi bırakmadan hepsini yedim ve o gece bana halvetten çıkmama
            izin verdi.

               Böylece, Hacı Bayram Veli’nin Halifesi ve Fatih Sultan Mehmed’in Hocası, İstanbul’a
            dönmüş ve halkı irşâda başlamıştır. Tennûri’ye bazen manevî bir cezbe gelirmiş ki, o
            anda kendi evladını bile tanıyamaz ve “sen kimsin” diye sorarmış. 1
               Rivayete göre. Akşemseddin’le birlikte İstanbul’un fethinde bulunmuş, Fatih Sultan
            Mehmed’in iltifatlarına mazhar olmuştur. “Gülzâr-ı Manevî” isimli ilk eserinin telif tarihi
            15 Safer 857 H. dir. Bu tarihin İstanbul’un fetih tarihinden 3 ay kadar önce olması ve bu
            eserin Fatih Sultan Mehmed’e ithaf eylemesi yukarıdaki rivayeti doğrular niteliktedir.
            Hatta Fatih Sultan Mehmed’in taltif ve hürmet olmak üzere Tennûri Hazretleri’ni vergi ve
            diğer devlet tekliflerinden muaf tuttuğunu; Mevlevî Şâir Ahmed Remzi Dede (Akyürek)
            “Bergüzâr” adlı eserinde İbrahim Tennûri için:


            1   Âli, “Künhü’l-ahbâr”, Kayseri Râşid Efendi Kütüphanesi varak 160, Nu: 920, ve Yazma; Lâmii Çelebi,
               “Nefâhatü’l-üns” tercümesi, s. 688-691; Şeyhülislam Sadeddin Ef. “Tacü’t-tevarih, Raşid Ef. Varak 250,
               Nu: 962, yazma; Mehmed Tahir, “Osmanlı Müellifleri”, 1/49; Taşköprülü-zâde, “Şakâyiku’n-Numanyye”,
               1/262- 264. Ve Dr. Rasim Deniz Ktp, yazma “Şakâyiku’n-Numaniyye”.

                                                                                    17
   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22