Page 367 - Kayseri Ansiklopedisi Cilt 4
P. 367

[1798] 358 / MEH                   KAYSER‹ ANS‹KLOPED‹S‹


                                                                         Ulaşabildiğimiz  kaynaklar  onun  hangi
                                                                         medresede hangi hocalardan okuduğu ve
                                                                         nerelerde  ders  verdiği  konusunda  bilgi
                                                                         vermemektedir.
                                                                         Kayseri’de vefat etmiş ve Kurşunlu Camii
                                                                         haziresine  gömülmüştür.  Âlimlerin  def-
                                                                         nedildikleri hazireler ile görev yaptıkları
                                                                         veya ders okuttukları medreseler arasın-
                                                                         da yakın bir ilgi vardır. Şimdi park olan
                                                                         bu  kısım  eskiden  mezarlık/hazire  idi.
                                                                         Kurşunlu Camii, Osman Nuri Paşa Med-
                                                                         resesi, Paşa Hamamı ve Kurşunlu Mekte-
                                                                         bi  bir  ‘külliye’  hâlindeydi.  1929  yılında
                                                                         Belediye  Başkanı  Hacılarlı  Muhiddin
                                                                         Gürbaz* (Ö. 1938) zamanında, yol açmak
                                                                         amacıyla,  yıkılmıştır.  Kaldırılan  mezar
                                                                         taşlarının bir kısmı müzeye nakledilmiş-
                                                                         tir ancak envanter defterinde de mezarta-
                                                                         şına rastlanmamıştır.
                                                                         Eserleri:  Mir’atü’l-Hamidîn  fi  Keşfi
          Cami-i Kebir bitişiğindeki Râşid Efendi Kütüphanesi-1925 (Albüm- TBMM)  Esrari’l-Muhakkikîn  (Fatiha-ı  Şerif’in
                                                                         tefsiri  olup  H  1309  (M  1891)  tarihinde
                                                                         İstanbul’da  basılmıştır.  Bu  eser,  Erciyes
                                    Kaynakça: M. Süreyya, S. Osmani. C. II, s. 351;
                                    A. Nazif, Meşâhir (Diriöz’ler) , s. 53-54; Koçer,   Üniversitesi  İlahiyat  Fakültesi  Hatice
                                    Ulemâ, s. 37-38; Güven, Kayseri’de Mecmua-  Bayraktar  Kütüphanesi’nde  297.234/
                                    lar,  s.  63-64;  Emir  Kalkan,  Çağlar  Boyunca   K185-IL000098 numarada kayıtlıdır.);
                                    Kayseri  Şairleri,  Kayseri  1988,  s.  20;  Köksal,   Muînü’l-Müsteîr  fi  Tercümeti  Şerhi
                                    KDŞ,,  s.  121-125;  Havva  Koç,  “Mehmed  Raşid   Ferideti’l-İsa fi İlmi’l-Beyân (Tercüme
                                    Efendi”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar   bir  eserdir);  Şifa-i  Şerif’teki  “Şemail-i
                                    Ansiklopedisi, C. II, s. 176-177, İstanbul  2008;   Nebeviyye”  ile  ilgili  konuları  derleyip
                                    M. Çayırdağ, “Raşit Efendi’nin Mezarı” Erciyes
                                    dergisi, S. 69, s. 4, 5.             toparlayarak Aynu’r-Rahmet-i ve’n-Nûr
                                                           ATABEY KILIÇ  (fi Şemaili Nebiyyi’l-Mebrur) adını ver-
                                                                         miştir  (Hz.  Peygamber’in  fiziki  ve  ruhi
                                   MEHMED REMZİ EFENDİ bk. REMZÎ         özelliklerinin  bir  araya  toplandığı  bir
                                                                         kitaptır.). Son iki eseri basılmamış olduğu
                                   MEHMED SABİT EFENDİ                   gibi yazma nüshalarına da rastlanmamış-
                                    Âlim  (Kayseri,  ?-  Kayseri,  1893).   tır.
                                    “Muhammed”  adı  Türkler  tarafından   Kaynakça:  Bursalı,  Osmanlı  Müellifleri,
                                    “Mehemmed/Mehmet”  diye  söylendi-   Matbaay-ı  Âmire,  İstanbul  1923,  C.  I,  s.  265;
                                    ğinden  yazılı  kaynaklarda  “Muhammed   İsmail  Paşa  Bağdadi,  Hediyyetu’l-Arifin-
                                    Sabit”  ve  “Mehmet  Sabit”  şeklinde  geç-  Esmau’l-Müellifin  Asaru’l-Musannifin,  C.  II,
                                                                         İstanbul, s. 393; Develioğlu, Bİ,  s. 427; Koçer,
                                    mektedir.  Bazı  kaynaklarda  “Abdullah   Ulemâ, s. 44; Güven, Kayseri’de Mecmualar,
                                    adında birinin oğlu” diye de bildirilmek-  s. LXXXVI; A. Rıza Karabulut, Kayseri Müellif-
                                    tedir.  Matbu  kitabındaki  künyesi   leri, Kayseri 2007, s. 433.
                                    “Muhammed Sabit b. Bekir” olarak geç-                      MUSTAFA IŞIK
                                    mektedir.  “Bekirefendizade”  ise  lakabı-
                                    dır.                                MEHMED SAİD EFENDİ
                                    Osmanlı  Müellifleri’ni  yazan  Bursalı,   Hacı Bektaş-ı Veli Tekkesine atanan Kay-
                                    (Ö. 1924) “asrımız ulemâsından” derken   serili   Nakşibendi   şeyhi   (Kayseri
                                    çağdaş  bilginlerden  olduğunu  söylemiş   1770-Hacıbektaş 1841).  Kayseri’nin Bal-
                                    olmaktadır. Nitekim eserinin İstanbul’da   dökdü / Debbağlar Mahallesi’nde doğdu.
                                    basılmış olması, ününün il dışına taştığı-  Derici  (debbağ)  Ebubekir  Ağa’nın  oğlu-
                                    nın göstergesi sayılabilir.          dur.  Henüz  çocukken  ana  ve  babasını
   362   363   364   365   366   367   368   369   370   371   372