Page 350 - Kayseri Ansiklopedisi Cilt 2
P. 350

KAYSER‹ ANS‹KLOPED‹S‹                           GEL / 341 [821]


           Kurnaz  kardeş  elinde  kalan  buğdayın
           azlığını  görünce  değirmenciye  bir  oyun
           etmeye karar verir. Keçi derisinden şişi-
           rilmiş  boş  tuluğu  (tulum)  değirmendeki
           dolu  çuvalların  yanına  yerleştirir.  Ertesi
           gün ununu almaya gelir. Değirmenci, tu-
           luğun boş olduğunu anlatmaya çalışırsa
           da kabul ettiremez. Yargıca giderler. Yar-
           gıç, tuluğun dolu olduğuna karar vererek,
           değirmenciye  adamın  ununu  vermesini
           söyler.  Değirmenci  de  kurnaz  kardeşe
           çaresiz  kalarak  bir  torba  un  verir.  Kur-
           naz, kardeşine “Sen de benim gibi yap”
           der.  Küçük  kardeş  değirmene  gelince   Berber oyunu (H. Yüksel)
           değirmenci  hıncını  ondan  alır,    onu  bir
           güzel  döver.  Bunun  üzerine  küçük  kar-  maşayı müşterinin çenesinde şaklatarak
           deş  ağabeyini  öldürür.  Yakalanıp  hapse   bileyler. Bileyleme işlemi bittikten sonra
           atılır. Malları ise muhtara kalır.  müşterisinin kıllarını maşanın arasına sı-
           Berber  Oyunu:  Bu  oyun  berber,  çırak  ve   kıştırıp çekerek tıraş ediyormuş gibi ya-
           müşteri arasında oynanır. Oyun, toplum-  par ve her seferinde müşterinin kıllarını
           sal  uygulamalara  dayanan  bir  oyundur.   çekip ona acı verir.
           Oyunun  malzemeleri  ise  soba  maşası,   Gelin  Oyunu:  Dünür  gezmesi  denilen  top-
           süpürge, un, kayış, keven, su, havlu, san-  lantılarda  kadınlar  tarafından  oynanan
           dalye ve önlüktür. Müşteri rolündeki sa-  bir oyundur. Dört-beş kız gelinin önünde
           kallı  kişi  selam  vererek  berberin  bulun-  durup, onu saklar. Bir başka kız, sekerek
           duğu yere gelir. O anda çırak hemen ko-  gelir ve gelini saklayanlarla aralarında şu
           şarak  müşteriyi  karşılar  ve  sandalyeye   konuşma  geçer:  “–Seke  seke  ben  gel-
           oturtur.  Müşterinin  döşüne  bir  önlük,   dim”, “–Sekmeden sefa geldin”, “–Anam
           boynuna  da  elinde  olan  kayışı  bağlar.   bir kız istiyor”, “–Kızımız yok”, “–Tuz is-
           Eline  ustura  olarak  kullanacağı  maşayı   tiyor”,  “–Tuzumuz  yok”,  “–Kızınız  ner-
           alarak  kayıştan  tutar  ve  müşterinin  bir   de”, “–Hamamda”, “–Çağırın gelsin”, “–
           ayağına basarak, maşayı kayışın üstünde   İnci  mercanı  yüzülür”,  “–İnci  mercan
           bir ileri bir geri kaydırarak bileyliyormuş   yerine  bir  beşli  verek”,  “–Olmaz”,
           gibi yapar. Her seferinde de maşayı “şak”   “–Olur.”  Gelini  almaya  gelen  kız  yine
           diye müşterinin çenesine vurur. Müşteri-  sekerek odayı dolaşır. Diğerlerinin yanı-
           sinin hazır olduğunu gören berber, çıra-  na gelir. Aralarında aynı konuşmalar ge-
           ğını  bir  kenara  iterek  karşısına  geçer.   çer.  “–Hamamda”  yanıtını  alınca  gelen
           Eline aldığı süpürgeyi suya daldırıp ıslat-  kız, “–Hamamda yok” der. Gelini sakla-
           tıktan sonra una batırıp müşterisinin yü-  yanlar, bu kez “–Dikenli tarlada” derler.
           zünü fırçalıyormuş gibi yaparak unla sı-  Bu birkaç kez yinelenir. Kız gelini grupta-
           var. Daha sonra keveni eline alarak iyice   kilerin  söylediği  yerlerde  bulamayınca,
           köpürtüyormuş  gibi  yapıp  müşterinin   “–Anam değil ağam kız istiyor” der. Bu-
           yüzünü kevenle fırçalar. Çırağını yanına   nun üzerine topluluk sevinerek gelini kı-
           çağırarak usturayı ister. Önce kendi yü-  za verir, oyun da biter.
           zünde deniyormuş gibi yapar ve “Bu us-  Gülebiye Yatan Oğlan: Oyunu ebeyle birlikte
           turayı  iyice  bileyliyememişsin”  diyerek   beş kişi oynar. Herkesin elinde çok sıkı
           çırağına bir tane yapıştırır. Usturayı elin-  bir  şekilde  sarılmış  mendilden  bir  tura
           den  alır,  müşterisinin  ayağına  basar  ve   bulunur.  Yere  bir  kişi  yattıktan  sonra
           kayışı tuttuğu gibi sıkıca çekip müşterinin   kimseyi  görmeyecek  şekilde  üzerini  bir
           boğazını sıkar. Bu kez de kendisi usturayı   battaniye ile örterler. Ebe bir kişiye:
           kayışın üzerinde bir ileri bir geri kaydırıp,   – “Buna bir tura vur” der.
   345   346   347   348   349   350   351   352   353   354   355