Page 35 - kayseri_sehitleri
P. 35
İslamiyet’te Şehadet
“Müminlerdendir o erler ki Allah a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını
ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler.”(Azhap, 23) 21
Burdaki hassas husus, kişinin kendi isteği ve arzusu ile bilerek Allah rızası için ölümü göze
almasıdır. Bu kıstasa İslam tarihinde örnek olarak, Kerbala Şehidi olan Peygamber Efendimizin
torunu Hz. Hüseyin verilmektedir. Zira davasından dönmek istememiş, son ana kadar direnmiş
ve ölümü göze alarak davasından vazgeçmemiştir.
“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim
Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat
vereceğiz.” (Nisâ, 74) 22
Burada belirtildiği üzere şehitlik mertebesine nail olanlar için Allah katında birçok nimet
ve mükâfat bulunmaktadır. Öyle ki Müslüman olan milletler yaptıkları mücadelelerde kendi-
lerine gelen inaniyet duygusunun tecellisi bu mükâfat ve ödüllerde bulunmaktadır. Konumuz
gereğince bu konuya Türk milletinin muharebelerde verdikleri mücadeleler göz önüne alınırsa
büyük bir inanç ve inayetlerinin bu ruha bürünmesinden kaynaklandığı görülecektir. Eski
Türklerde olan Gök Tanrı inancı ile ona layık olma, yeryüzünü Tanrı için düzenleme ideali
var olmuş iken, İslamiyet ile birlikte bu inanç ilah-i kelimetullah için mücadele çabasının
silsilesine yol açmıştır. Türk milletinde askerlik “Peygamber Ocağı” olarak görülmüş ve bütün
askerlerine Muhammed isminin Türkçe karşılığı olarak Mehmet ismi verilmesine neden
olmuştur. Günümüzde bu ismin daha samimi olarak ifade edilme hali Mehmetçik olmuştur.
Esas itibariyle Allah yolunda öldürülenler için adlandırılan şehitlik kavramı, Peygamber
Efendimizin bu konuyla ilgili hadisleri kanıt olarak gösterilerek şehit kavramının dairesi 35
genişlemiştir. Böylece, hastalık, afet, boğulma, yanma, karın ağrısı vb. gibi durumlarla hayatını
kaybeden Müslümanlar içinde şehitlik kavramı kullanılmıştır.
Hz. Peygamber: “Kim samimi olarak Allah’tan şehit olmayı isterse yatağında ölse bile Allah
onu şehitlik mertebesine ulaştırır.” buyurmaktadır. Aynı konuyla ilgili başka bir hadiste Hz
Peygamber: “Kim samimi olarak şehit olmayı isterse öldürülmese bile şehitlik yine de kendisine
verilir.” buyurmaktadır. Bir diğer hadis-i şerifte ise: “Kim Allah yolunda evinden ayrılır, sonra da
öldürülür, atı ve devesi tarafından boynu kırılır, herhangi bir zehirli tarafından ısırılır veya Allah’ın
dilediği başka herhangi bir musibetle yatağında bile ölse şehit sayılır.” buyrulmaktadır.
Hz. Peygamber’in şehitlerle ilgili hadislerini değerlendiren bir kısım Hanefi âlimleri
yıkanma usulleri ve defin gibi dünyalık olarak yapılan işlemleri dikkate alarak şehitliği hakiki
ve hükmi şehitlik olarak iki kısıma ayırmıştır. Şöyle ki: Yıkanma, kefenleme, namazını kılma
ve defnedilme gibi bazı hükümlerin uygulandığı ya da sadece ahiret ahkâmı bakımından şehit
sayılan kimselere hakiki şehit, bu hükümlerin uygulanmadığı veya dünya ve ahiret hükümleri
açısından şehit kabul edilen kimselere de hükmi şehit denilmesi olmuştur. Nitekim burada
23
anlatılmak istenilen husus bir Müslüman’ın kendi dâhil olmadan, kendisinin sebeb olmadığı
21 Kur’an-ı Kerim, Ahzâp Süresi, 23. Ayet, s. 420.
22 Kur’an-ı Kerim, Nisâ Süresi, 74. Ayet, s. 88.
23 Hasan Kurt, İslami İnancına Göre Şehitlik, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2012, Cilt, xvı,
Sayı; 1, s. 1.