Page 38 - kayseri_sehitleri
P. 38

Gökçe Öztürk  |  Cumhuriyet Dönemi Kayseri Şehitleri (1923-2017)

                             Milletini, halkını, memnun edemeyen onları esarete düşüren kağanlar Tanrı tarafından
                          cezalandırılmış ve kağanlıkları sona erdirilmiştir. Eski Türklerde kut sözü devlet için ikbal
                          ve saadet demektir yani devletin sahibi ve hakan olmaktır. Her kişi de bulunan talih ise ülüş
                          sözü kullanılmıştır. Yani Türklerin yer ve suları, bazı hakanların devlet sahibi olmasına yar
                          olup, gülememişlerdi. Böylece kağanlar ölmüş ya da tahtını kaybetmiştir. 34
                             Hakanın elde ettiği ve Tanrı’dan aldığı bu gücü adil bir şekilde halka dağıtmak, Türk hakan-
                          larının milletine karşı “babalık” görevi yüklenmesine sebep olmuştur. Bunun en güzel örneğini
                          yine Göktürk Kitabeleri’nde görmekteyiz. Aç milleti doyurması, çıplak milleti giydirmesi,
                          fakiri zengin, azı çok kılması devletin gönenç seviyesini göstermekteydi. 35

                             Vatanını ve topraklarını savunmak ve korumak hakanın en önemli görevleri arasındadır.
                          Öyle ki bir karış toprağın dahi elden çıkması mümkün değildir. Örneğin: Büyük Hun İmpa-
                          ratoru Mete’nin gençliğinde, güçlü komşuları Tunguzların Mete’den sırasıyla, önce çok hızlı
                          koşan at ve karısını istemesi ve kendisinin vermesi, sonrasında ise küçük ve çorak bir toprak
                          istemesi üzerine sinirlenen ve bağıran Mete Han meşhur sözünü vurgulayacaktır:
                             “At ile hatun kendi kişisel malımdı. Bu sebeple onları verdim. Toprak ise devletin malıdır.
                          Devletin malını başkasına kim verebilir?”  sözünü söylemesi ve bunu bir savaş nedeni olarak
                                                             36
                          görmesi oldukça önemlidir.
                             Mete’nin geliştirmiş olduğu ateş gücü ikilisi askerlik sanatı açısından oldukça önemlidir.
                                                                                                        37
                          Öyleki Türk birlikleri karşı tarafın ordusu hazırlanmadan, rüzgâr gibi eğilip gitmiş oluyor ve
                          bu kaydırma neticesinde ciddi bir katkıya neden oluyordu. Türklerin gücü ata binmekte ve ok
             38           atmakta yatıyor ve ne olduğu anlaşılmadan yıldırım gibi uğulduyorlar, gece gündüz değişme
                          zahmetinde bulunmayan bu birliklere karşı, savaşta nadir olarak bir başarı elde edilebiliniyordu. 38
                             Zira dünyadaki birçok milletin devlet kavramından habersiz olduğu bir dönemde Türkler,
                          köklü, gelişmiş ve yıkılmaz bir devlet ülküsüne muvaffak olmuşlardır. Toprak devletin temeli
                          kabul edilmiştir. Her ne pahasına olursa olsun asla terk edilemez ve feda edilemezdi. 39
                             Türk milleti rahat bir döşekte ölmeyi utanç olarak kabul etmişlerdir. Geçen bir kesite göre
                          Oğuz Han: “Ey oğullar ben çok yaşadım, çok savaşlar gördüm, çok ok attım, çok at bindim.
                          Düşman ağlattım, dost güldürdüm, Gök Tengri’ye borcumu ödedim. Sizlere yurdumu emanet
                          ediyorum.” sözleri bu manada çok önemli bir örnek teşkil etmektedir.  Eli silah tutan her erke-
                                                                                    40
                          ğin asli görevi askerlik yapmaktı. Bu görevleri esnasında herhangi bir ihmal ya da kural ihlali
                          neticesinde sonucu ölümle sonuçlanırdı ve bu durum hayatlarının sonuna kadar geçerliydi.





                          34   Ögel, s. 21.
                          35   Salim Koca, Eski Türklerde Devlet Geleneği ve Teşkilatı, Genel Türk Ansiklopedisi, Cilt 2, Yeni Türkiye Yayınları,
                             Ankara, 2002, s. 313.
                          36   S. G. Klyshtorny\T. İ. Sultanov, Çev; Ahsen Batur, Türkün Üç Bin Yılı, Selenge Yayınları, İstanbul, 2 003, s. 64.
                          37   L. Ligeti, Bilinmeyen İç Asya, Çev; Sadrettin Karatay, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1986, s. 77
                          38   LiuMau-Tsai, Çin Kaynaklarına Göre Doğu Türkleri, Selenge Yayınları, çev; Ersel Kayaoğlu, Deniz Banoğlu,
                             İstanbul, 2006, s. 556.
                          39   Koca, s. 317.
                          40   Öztuna, s. 33.
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43