Page 41 - kayseri_sehitleri
P. 41
Türklerde İslamiyet Öncesi Şehitlik ve Vatan Mefhumu
tinin hayatı her daim dikkatli, her an savaşa hazır ve atik olmuştur. Bu her an hazır olmada
ki en büyük yardımcı ise şüphesiz Türklerin vazgeçilmez atlarının inkâr edilemez bir etkisi
vardır. Türkleri yakından izleme imkânı bulmuş ünlü bir seyyahın aktarımından şu kesiti
53
vermek yerinde olacaktır.
“Türkmenler yorulup usanmadan durup dinlenmeden her zaman atlarıyla ilgilidirler, atlarına
gözleri gibi bakarlar ve kendilerinin dışında başka bir sahibi olmasına izin vermezler. Canları gibi
sevdikleri atlarını düşman ellerine geçme ihtimali oluştuğu anda ondan vazgeçerek atının hayatına
son verebilmektedirler.” Bu örneği vermemizdeki amaç at figürünün fiiliyatta olduğu gibi Türk
54
milletinin askerlik sıfatının sosyal düzeni içindeki deyim yerindeyse kenetlenmiş bir yaşam
tarzını vurgulamak için verilmiştir. Bu yüzden daima mücadeleci ve özgür ruhları onların
asırlara varan medeniyetlerinin teminini sağlayan amillerden biri olmuştur.
Hunlar, at üzerinde savaş verme yoluyla, devleti derleyip, kurmuşlardır. Yüzlerce kavim
arasında, ünlerini böyle yaparak kazanmışlardır. Ölümü göze alan ve savaşmaya hazır kahra-
man alpler bu millette daima bulunmuştur. 55
1529’da Nemçelilere (Avusturyalılar) esir düşmüş beş Türk askeri, Viyana Kalesi kumanda-
nının huzuruna getirmişlerdi. Kumandan askerlere:
“Siz hangi paşanın askerlerisiniz? Türk ordusunun mahiyeti nedir? Ne kadar topları vardır?”
diye sormuştur.
Cevap alamayan kumandan kızar ve askerlere dayanılmaz işkenceler yapılmasını emreder.
Söyletemeyince başlarına çuvallar geçirttirerek kayalıklardan atılmasını emreder. Sıra beşinci
askere gelince asker bağırır: 41
“Biz ölümden korkan bir milletin çocukları olsaydık Viyana önlerine kadar gelebilir miydik?”
cevabını verir ve kendini arkadaşlarının can verdiği kayalıklara doğru atar. 56
Burada verilen örneklerde de görüleceği üzerine disiplinli, vatanına bağlı olan Türk milleti,
önüne gelen her zor durumlarda dahi hürriyetinden ödün vermemiş, teşkilatlı ve nizamlı olarak
hayatlarına devam etmişlerdir. Elbette oluşan bu düzen ve töreleri gelişmiş, köklü ve sağlam
temeller üzerine oluşturulmuş, bir devlet-millet felsefesine bağlıdır. Yüksek teşkilatçılıkları
ve harp uzmanları olmaları onları her devirde önemli bir konumda tutmuştur.
53 Faruk Sümer, Türkler’de Atıcılık ve Binicilik, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 1938, s. 1-37.
54 Henri De Blocqueville, Türkmenler Arasında, (Çev, Rıza Akdemir) Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları 660,
Ankara, 1988, s. 78.
55 Ögel, Türklerde Devlet Anlayışı, s. 269.
56 Vatan Millet ve Bayrak, s. 88.