Page 42 - kayseri_sehitleri
P. 42
Gökçe Öztürk | Cumhuriyet Dönemi Kayseri Şehitleri (1923-2017)
TÜRKLERDE ISLAMIYET SONRASI
ŞEHITLIK VE VATAN MEFHUMU
İslamiyet Orta Asya’da ve Türkler arasında adeta bir heyecan kasırgası haline gelmiş, Türk
milleti tarafından oldukça samimi ve ciddi bir ilgi ile karşılanmış ve dünyada hiçbir millete
nasip olmayacak derecede kabule mahzar olmuştur. 57
Türkler İslamiyet’i bazı küçük grupların istisnası dışında bir millet bütünü olarak kabul
etmişlerdir. Bundan dolayıdır ki, Türk denilince Müslüman, Müslüman denilince de Türkün
anlaşılmasına neden olacaktır. Ölçüt olarak ele alınan Talas Savaşı Türk tarihi kadar dünya
58
tarihinde de önemli bir yer teşkil etmekte, Türklerin İslamiyet ile birlikte harmanlanması
bir dönüm noktası kabul edilerek yerini alacaktır. İslamiyette var olan gaza ve cihat anlayışı,
Türklerin Cihan hâkimiyeti anlayışına eşdeğer bir hüküm olarak kabul edilmektedir. Her iki
kavramda da ilahi güçten alınan yetki ile hüküm sürülen yerlerde Tanrı-Allah adına hak ve
hukukun tecelli etmesine imkân kılmaktır.
Cihad kelimesinin sözlükteki anlamı güç ve gayret sarf etmektir. Hukuk manasında ise
59
Allah yolunda can, güç ve gayret sarf etmek demektir. Elbette cihad olarak adlandırdığımız bu
kavramın belirli şartları ve usulleri vardır. İslama göre insan ihmal edilemeyecek bir varlıktır
ve Allah nezdinde Hak din İslam’dır. Bundan dolayı insanlar İslamiyet ile tanıştırılmalı ve Hz.
Peygamberin yapmış olduğu gibi tebliğ edilmelidir. Zira bu tebliğ barışçıl ve insani üslupla
olmalıdır. Bu konuda Türkler en iyi temsilci ve uygulayıcı olarak karşımıza çıkmaktadır.
60
İslamiyet’e giren Türklerde yukarıda izah etmeye çalıştığımız durum ve hususların hemen
42 değişmediği görülmektedir. İslamiyet öncesi Tanrı’dan aldıkları kutlu-mukaddes kutu, İslami-
yet ile birlikte Allah’ın lütfu ve inaniyeti ile Türkler’in eline vermiştir. Kaşgarlı Mahmut’un,
“Tanrı’nın devlet güneşini, Türk burçlarında doğurmuş olduğunu gördüm, onların mülkleri-devletleri
üzerinde, göklerin feleklerini, döndürmüş bulunduğunu gördüm.” sözlerini vurgulaması, Türklerin
Allah tarafından herkese üstün kılınması ve Allah’ın onları ordusu kabul etmesi bakımından
önemli ve Türklerin atalarından gelen mirasında devamı gibidir. Selçuklu ve Osmanlı Sultan-
61
larının unvan ve lafızlarında Allah’ın onlara verdikleri bu önemli ve kutsal görevi bütünleyici
tamlamaların olduğunu görmekteyiz. Örneğin: Halife, Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’e yedi
hilat giydirerek, ona “Doğunun ve Batının Sultanı” unvanı vermiştir. Yabancı kaynaklarda
Sultan Melikşah için “Cihan’ın Efendisi” denilmiştir. Sultan Sancar “Âlemlerin Sultanı ve
Dünya padişahı” unvanını kullanmıştır. Halifeye yazdığı mektubunda, “Allah dünyayı bizim
tasarrufumuza tevdi ve emanet etmiştir. Bütün emirler ve hükümdarlar bizim memurumuzdur.”
diyordu. Sultan Sencer’e ait bir vesikayı daha vermek yerinde olacaktır; Bizanslılar tarafından
esir alınan Müslümanların Sultan Sencer’e durumu belirterek ondan yardım istemelerine
karşılık Sultan Sencer, Bizans imparatoruna yazdığı mektubunda kendisini dünyadaki bütün
57 Zekeriya Kitapçı, Türkistan’da İslamiyet ve Türkler, Nur Basımevi, 1. Baskı, Konya, 1988, s. 7.
58 Nesimi Yazıcı, İlk Türk-İslam Devletleri Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2007, s. 30.
59 Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Yayınları, 1. Cilt, İstanbul, 2007, s. 815.
60 Özdemir, s. 175.
61 Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, s. 460.