Page 134 - seyrani_siir_yarismasi
P. 134
Dirhem dirhem alıyorduk hayattan payımızı
Ve ayrılık habercisiydi.
Sonbaharın rengini alan ellerimiz.
Büyüdükçe dünya tutamıyorduk
Kaybettiklerimizi.
Dört nala gidiyordu hayat
Ve bizse bakakalmıştık yorgun gözlerle ellerimize.
Bağrıma taş basıyorum olmuyor.
Ağrıma kurşun sıkıyorum ölmüyor...
Nicedir;
Dokusu bozulmamış kerpiç duvarların içinde,
Tıka basa yokluğunu doldurur oldum kadehime.
Tabir edilmez bir infiâl;
Sabredilmez bir ihtilâl gibi mimiklerimin üzerine otururken yokluğun.
Bendim lirik bir sevdanın ortasında kalleşçe sırtından vurduğun.
Şimdi, hangi şarkının güftesine devirsem kulaklarımı;
Aşifte bir tebessüm sokuluyor nefesime.
Kör kütük yürürken yokluğunun üzerine;
Sinsi bir düşman gibi adımlarımı çelmeliyor gece.
Düşüyorum görmüyorsun...
Ölüyorum bilmiyorsun...
Şimdi, müptezel bir sevdanın içinde canım çekilirken.
Böylesine bir ölüm kanıma dokunurken.
Son kez düşüyorum seni içi yaralı satırlara...
Ve artık;
Son kez çarpıyorum sesini içimin duvarlarına...
Hâlâ adını soruyorsan bana.
Adın bende hiç bitmeyen bir gönül hecesi..
Acını sakın sorma.!
Acın, kapalı gişe bir filmin en hüzünlü sahnesi.
Acın, bitmiş bir ömrün hazin hikâyesi...
134