Page 151 - seyrani_siir_yarismasi
P. 151
Öleceğiz hepimiz
Günahın dipsiz zindanında ya da sevabın nurlu ışığında
Ya da aklanırız belki çınlarken bir Fatiha kulağımızda
Görüyor musun eriyor asaleti başı mağrur doruklarında
Oysa ne soylu ne adildir çayır dipleri serilirken toprağın damında
Hepimiz öleceğiz
Üstümüzde ipek kaftan, inci gerdanlık boynumuzda
Belki de beyaz bir örtü altında çıplak tenimiz gevşerken musalla taşında
Anlıyor musun yok asaleti inandığın gerçeğin ilahi emrin yanında
Oysa ne soylu ne adildir Nebi 1000 yıl sonra bile söylenirken salavatında
Öleceğiz hepimiz
Uzun bir hikayenin son noktasında veya kısa bir şiirin ilk mısrasında
Unutuluruz yahut ayrı düşmüş iklimlerin kavuşma kavgasında
Duyuyor musun kalmadı asaleti sesli söylenen büyük yeminlerin
Oysa ne soylu ne adildir kabullenmek sessizliğin el sallamasında
Hepimiz öleceğiz
Kavruk bir ağustos ortasında ya da karamsar bir şubat ayazında
Belki de hatırlanırız ergen baharların papatya beyazında
Biliyor musun hiç olmuyor asaleti yaşamın tadına varmayınca
Oysa ne soylu ne adildir ölüm zamansız ya da zamanında
Öleceğiz hepimiz
Adımız konmadan kesilmeden göbekteki bağımız
Ya da dillerde şanlı bir isim olsak ta Süleyman ya da Mustafa
Belliyor musun iyice yok asaleti kaç asır yaşadığımızın
Oysa ne soylu ne adildir hatırlanan yapılmışsa insanlık uğrunda
Hepimiz ölüyoruz aslında
Unutarak birbirimizi eksilterek merhabayı kelamımızda
Ve giderek açılıyor arası gönüllerimizin örülüyor yalnızlık duvarımızda
Anlıyor musun yok asaleti gururun bencilliğin kitabımızda
Oysa ne soylu ne adildir hoşgörü yüreğimizde selamımızda.
151