Page 185 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 185
Ressamın Öyküsü
Ahmet İşler
Öncesini bilmiyordu ressam. Sonrasınıysa hiç düşünmemişti. Geçmişini çizdi önce.
Bunu siyah beyaz çalıştı. Belli belirsiz çizgilerdi bunlar. Hüznü daha bir yoğun olan o
yüz annesi oluyordu. Babası kalın bir sis bulutu içinde seçilemiyordu. Bir erkek kardeşi
olsun isterdi hep. Küçük bir çocuk eli çizdi. Ele bir de balon ekledi. Kız kardeşi içinse
kadın ayakkabısı çizdi. Sisler arasındaki bu aile tablosuna kendisini hiç katmayacaktı.
Nice yıllar okul sıralarına, mahalle sokaklarının duvarlarına, kapı arkalarına yap-
tığı resimlerle birlikte büyümüştü. Resimlerse onu gerçek dünyanın uzak bir dostu
olarak bırakmıyordu.
Çocukluğunun yalnızlık dolu sokaklarında çizdiği resimlerle oynardı. Kovboy
resmiyle düelloya girişirdi. Silahı nedense hep en önce kovboy çekerdi. Bisikleti vardı
sonra. Bisikletiyle yine duvarlarda bulunan uzak diyarlara giderdi. Hiç bozulmazdı
resimlerindeki dünya. Babasını temsil eden resimden bir gün tokat bile yemiş ve
azarlanmıştı.
Sevdiği insanların ellerinde kalem olurdu resimlerinde. Bunu niçin yaptığını
kendisi de bilmezdi. Nefret ettiklerinin etrafını ise ateşler sarardı. Bu insanlar ateş
çemberinin dışına hiç çıkamazdı. Arkadaşlığı tebessümle, yalnızlığı boş bir oyun
sahasıyla anlatırdı. Sevgiyi düşünmüştü bir zaman. Ama onu çizememişti. Duvara
sadece mavi bir leke bırakmıştı.
Çocukla birlikte resimler de büyürdü. Çocuklar genç adam, gençler yaşlı insanlar
olurdu. Yaşlıların resimleriyse bir gün duvardan ansızın kaybolurdu.
Duvarlardaki, elbiselerindeki, okul sıralarındaki, sayfa boşluklarındaki yüzlerce
resimle dolu hayatında hiç aldatılmadı o. Çok az nefret etti. Hiç düşmanı olmadı.
Zaman zaman mahalle çocuklarına, çizdiği resimleri gösterirdi. Ancak hiçbir çocuk
duvardaki hayata giremedi.
Nice yağmurlu günlerde sokağa çıkar, duvardaki resimlerin başında yağmurun
dinmesini saatlerce beklerdi. Yağmurun resimlerine zarar verip vermediğini gözlerdi.
Yıprananların çizgilerini yeniden belirginleştirirdi.
185