Page 180 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 180
Emir Kalkan Hikâye Yarışması
“Dayın bakacak, elbette. Yakında doktor çıkacak ya.”
“Dayım nerede ki şimdi?”
“Okulda. Sınavları var. Bugün geç gelir o yüzden.”
“Biz müsaadenizi isteyelim artık, baba. Bûse Naz da yarın erken kalkacak zaten.”
Bu aralar torunuma ne zaman dayısından bahsetsem, Elif araya giriyor hemen. O
liseden sonra okuyamadı ya, sanırım kardeşini kıskanıyor. Zaten bizim kızla damat,
Ediz kadar edebiyata düşkün de değiller. Hikâye yarışmasından onlara da söz etme-
mekle, çok iyi yapmışım.
Çocukları evlerine yolcu ettikten yarım saat sonra, bizim hanımın gözleri ağır-
laşmaya başlıyor. “Ben namazımı kılıp, yatıyorum Muzaffer Bey. İlaçlarını içmeyi
unutma sakın.”
“Merak etme, Nevriye. Ben de birazdan gelirim. Haydi, Allah rahatlık versin.”
Hanımın uykuya teslim olduğundan iyice emin olmak için, bir süre oturup tele-
vizyon izliyorum. Evin derinliklerinden hırıltılı bir puflama sesi kulağıma çalınınca,
ayakkabılığın arkasına sakladığım poşetten, gündüz satın aldıklarımı çıkarıyorum
birer birer. Dergiler geliyor önce elime. Hece Öykü, Kitap–lık, Notos, Sözcükler, Varlık
– hikâye yayımlayan ne de çok dergi varmış piyasada. Sonra, en arkaya kalan hacimli
kitabı elime alıp, kanepeye uzanıyorum. Yakın gözlüklerimi takınca, kapaktaki başlık
gözümün önünde berraklaşıyor birden; “Postmodern Hikâye Anlatma Sanatı”. Say-
faları merakla çevirmeye başlıyorum.
Bir zaman sonra, sıçrayarak uyanıyorum. Koridora baktığımda, Ediz’in odasından
ışık geldiğini fark ediyorum. Kalkıp, o tarafa doğru yürüyorum. Kapısından içeriye
girince, oğlumu çalışma masasında oturup ders çalışırken görüyorum. Seviniyorum.
“Hoşgeldin, yavrum.”
Başını kaldırıp, alçak sesle cevap veriyor. “Hoş bulduk, baba.” Yüzü, yorgun ve
gölgeli geliyor bana.
“Gündüz aradım seni, fakat ulaşamadım.”
“Sınavlarım başladı ya, çok yoğundum. Ondandır.”
Gömlek cebimdeki kupürü çıkartıp, uzatıyorum. “Oğlum, bak, bugün bu ilanı
gördüm gazetede. Belediye’nin hikâye yarışması varmış. Sen de katılsan, iyi olmaz mı?”
İlana göz ucuyla bakıyor. “Hikâye yazmak, öyle kolay iş değil, baba. Bir sürü engel
var önümüzde.”
180