Page 181 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 181

Dinçer Batırbek | Oğlumun Hikâyesi
               “Ne engeli, oğlum?”

               “İlk olarak, konusu pek uygun değil benim için. ‘Kalabalıklar içinde yalnızlaşan
            insan’ diyor. Ben yalnızlık nedir bilmem ki. Sen, annem, ablam, her zaman benimle-
            siniz. Ailemle, arkadaşlarımla, sevenlerimle çepeçevre kuşatılmış bir durumdayken,
            nasıl duyumsayıp, nasıl betimleyeceğim yalnız bir insanın yalıtılmışlığını?”
               Haklı. Onu sevgiyle, ilgiyle büyüttük biz. Hiç yalnız bırakmadık. Bunaldığında,
            canı sıkıldığında, desteğe ihtiyacı olduğunda, hep yanındaydık.
               “Üstelik iyi bir kurmaca hikâye yazmanın uyulması gereken pek çok kuralı var,
            baba. Öncelikle, yaşadığın esinlenmeyle belleğinde beliren bir imgeyi, bir olay örgü-
            süne dönüştüreceksin. Sonra o örgüden de, estetik değeri olan, özgün bir anlatı
            çıkaracaksın ortaya. Modern ve postmodern kurmaca yöntemlerini, yerinde, ölçülü
            ve dengeli kullanacaksın. Betimlemelerin, ne kurduğun dünyayı göstermekte yetersiz
            kalacak kadar yüzeysel, ne de okurun düş gücünü tümüyle hapsedecek kadar köşeli
            ve ayrıntılı olacak. İç monolog ve bilinç akışının yardımıyla, duyguları ve düşünceleri
            de içine katarak, anlatının çok katmanlı ve zengin olmasını sağlayacaksın. Gerekirse,
            yazdıklarını sıradanlıktan kurtarmak için, zamanda sıçrama, metinlerarasılık, hatta
            üstkurmaca gibi özel tekniklere başvuracaksın. Ayrıca, karakterlerini naylon kişiler
            olmaktan çıkarıp, iç dünyalarını derinleştirmek istiyorsan, özlü ve gerçekçi diyaloglarla
            konuşturacaksın onları. Dili ustalıkla ve idareli kullanacak, her bir sözcüğü özenle
            seçeceksin. Azla çok anlatabilmeyi başaracaksın. Söylediğinden çok daha fazlasını,
            susacaksın…”
               Oğlumla bir kez daha gurur duyuyorum. Hikâye yazmak hakkında ne çok şey
            biliyor. Bugün aldığım kitapta da, aynen bunlar yazıyordu…
               Bir kere daha şansımı deniyorum. “Başvurular yarın sona eriyor, en azından kısa
            bir tane yazamaz mısın, yavrum?”
               Başını iki yana sallıyor. “Ne yazık ki yapamam, baba. Yarına çok önemli sınavlarım
            var. Üzgünüm. Şimdi de artık ders çalışmam gerekiyor. İyi geceler.”
               Anlayışla karşılıyorum. “Ben seni rahatsız etmeyeyim öyleyse,” diyorum, “Allah
            zihin açıklığı versin.” Sessizce odasından çıkıyorum.
               “Oğlum haklı,” diye geçiriyorum içimden, “Tıp fakültesinin ikinci sınıfı çok zormuş
            gerçekten de. Birkaç hafta önce, yine gazeteden kestiğim bir ilanda Gençlik Koşusu’nun
            duyurusu vardı. Çok heves etmiştim, katılsın diye. Benim çocuğum, küçüklükten beri
            spora da yeteneklidir çünkü. Ama sınavlar yüzünden, katılamadı. Geçen sene olsa,
            zaman bulurdu belki.”



                                                                                    181
   176   177   178   179   180   181   182   183   184   185   186